Ramazanda Kazandıklarımızı Ramazan sonunda kaybetmeyelim
Nefsin disipline edildiği ve belli bir kıvama getirildiği şeytan ve ordularının zincirlere vurularak mağlup edildiği yapılan her ibadetten bire on kazançlar elde edildiği evveli rahmet ortası mağfiret sonu cehennemden azad olan bu rahmet ayını ve bayramını geride bırakacak bulunmaktayız. Bu münasebetle bir Müslüman olarak ramazanda kazdığımız bu bilinç ve kulluk idrakini bozmadan İslam’ın sesine ömrümüzün sonuna dek kulak vermeli, ramazan ve bayramın coşturduğu merhamet duygularını hayatımızın tamamına aktarmalıyız.
Akıllı Müslüman, gönlünü her türlü kötülükten temizleyen, Rabbine karşı kulluk vazifesini yerine getiren, ölümle açılacak ahiret yurduna hazırlıklı olan nefsinin heva ve heveslerine aldanmayandır. Bir hadislerinde Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır. “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır.” (Tirmizi, Kıyamet 25)
Dolayısıyla bir Müslüman Ramazan ayı bitti diye kulluğunu bitirmeyecek, ibadetlerini yerine getirmeye gayret gösterecektir. Yüce Rabbimizde bir ayette şöyle buyurmaktadır. “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr 15/99)
Kulluk, inanmak ve inanılanı yaşamaktan geçer. Allah ve Resulüne iman ettiğimizi iddia ediyorsak, bu iddiamızı ancak inandığımız gibi yaşamakla ispat edebeliriz. Ne zaman ki hakkıyla Dinimizi yaşamaya çalışacağız, ne zaman ki Ramazan ayında verdiğimiz kulluk yarışını bırakmayıp devam edeceğiz, işte o zaman, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalayacak, özlemini çektiğimiz huzura kavuşacak, birliğimiz dirliğe dönüşecek, aramızda yepyeni kardeşlikler oluşacaktır. Hepimiz bilmekteyiz ki, her türlü derdin ilacı İslam’dır. Bu sebeple mevsimlik elbise gibi ibadetlerimizi askıya asmaktan kaçınalım, Ramazanın verdiği heyecanla ara vermeden bayramla gireceğimiz şevval ayınıda aynı bilinç ve idrakle değerlendirelim. Ramazanın bir yıla ve bir ömre yayılması rabbimizin asıl istediği şeydir kulundan.bu sebeple amellerimizi aksatmayacak, kuranı bir daha ki ramazana kadar raflarda tozlanmaya bırakmayacağız okumaya ve gereği gibi amel etmeye gayret edeceğiz ki, bu ramazan kulluk takva ve bilincini yakaladığımız anlaşılsın.
Evet, Şevval ayı ve orucu nedir ona da kısaca değinelim
Kamerî ayların onuncusu.
Ayın hareketleri esas alındığı için bu aylara “Kamerî aylar” denir. Kamer ayların ilki muharrem, sonuncusu da zilhiccedir. Araplar arasında bu ayın eski adı vagıl idi. Şevval, ramazan ile zilkade ayları arasında yer alır. Şevval ismi, Arapça “şevele” kelimesinden gelir.
Bu aya şevval denilmesinin sebepleri arasında, dişi develerin bu ayda kızgınlıklarının artması veya gebeliğe alâmet olmak üzere kuyruklarını yukarıya kaldırmaları gösterilmektedir. Ancak şevval ayını, diğer Arabî aylardan ayıran en önemli hususiyet, ramazan bayramının bu ayın ilk üç gününde oluşudur. İslâm’da ilk ramazan bayramı, hicretin ikinci yılında şevval ayında gerçekleşmiştir (M. Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1983, 111, 346).
Şevvâl orucu: Ramazan ayı ve bayramından sonra şevval ayı içinde “altı gün orucu” adıyla bilinen orucu tutmak sünnettir. Efendimiz s.a.v bu hususta şöyle buyurur: “Kim Ramazan (orucunu) tutar ve Şevvâl (ayın)dan da altı gün (daha oruç tutarsa (o kimse,) yıl (boyunca) oruç tutmuş gibi olur
Şevvâl ayının ilk gününde -ki ramazan bayramının ilk günüdür- oruç tutulması haramdır. Bayramın diğer günlerinde ve şevvâl ayında kaza veya nafile oruç tutulabilir. Oruç ayı ramazanın tamamlayıcısı durumunda olan şevvâl ayında tutulacak altı günlük oruç, bir Müslüman’a bütün bir yıllık oruç sevabı kazandıracaktır. Bu altı günlük orucun bitişik olması, yani hiç ara vermeden tutulması mecburiyeti yoktur; aralıklarla da tutulabilir. Şevvâl ayında tutulacak altı günlük oruçla, bir yıl oruç sevabının nasıl elde edileceği limlerce şöyle ifade edilir: Dinimizde, bir iyilik yapana on sevap verileceği yolundaki hadis esas alındığında, bir Müslüman otuz günlük ramazan orucuna ilâveten şevvâl ayındaki altı günlük oruçla otuz altı gün tutmuş olmaktadır. Bu otuzaltı rakamı, hadiste ifade edilen on sevap ile çarpıldığı zaman 360 gün elde edilir. Böylece kamer ay hesabıyla bütün bir yıl oruçla geçirilmiş gibi olur. Ramazanda kazandıklarımızı kaybetmeme duası ile. Vesselam
Malasef Yorumlar Kapalı.