Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
13 yıl önce tarafından yazıldı, 268 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

İSLAMIN  İNANÇ  TEMELLERİ

Başlangıç ve her şeyin evveli nihayetsiz her şeyin sonu, Kadim, Kerim, fazilet ve cömertlik sahibi varlığı kendinden,  alemlerin yegane gerçek hükümdarı,  Rabbi olan Allah’a Hamd ve senalar olsun. Kıyamete dek salat ve selam rahmet Nebisi, Ümmetin şefaatçisi,  halkın aynasında Hakkın kainattaki tecellilerinin en mükemmeli olan Peygamberimiz, Seyyidimiz, Rehberimiz  Hz. Muhammed Mustafa’ya  (s.a.v ) Onun pak, temiz,  şerefli Alinin ve Güzide  Ashabının, Salihlerin ve onlara uyanlara olsun.amin

Allah’a Hamd Rasulüne salat ve selam dan sonra bil ki  Rablerin Rabbi  ve Alemlerin yüce yaratıcısı olan Allah Tealanın mağfiret ve fazlına en çok ihtiyacı olan edna kul ( Haydar) der ki:

Kainat kurulduğu insanlar dünyaya gönderildiği günden bu güne kadar insanların hep bir şeylere inanma ve kulluk etme ihtiyaçları olmuştur. Bu fıtrat dan gelen bir duygudur. Kuran da mealen: “Yemin olsun o nefse ve onu düzenleyene ve sonra ona  fücuru da  takvayı da ilham edene.” (Şems 9 ) buyurulur.

İşte bu hususiyetten dolayı insanlar  putlara, yıldızlara, güneşe, aya, gökyüzüne vs. inanmışlar tapınmışlardır.  İnsanların bu inanma özelliklerinin gerçeğe ve doğru olana yönlendirilmesi ve de   insanların ruhlar alemindeyken Allah’a  verdikleri kulluk sözlerini hatırlatmak amacıyla Allah (c.c ) her dönemde  kulları içinden seçmiş olduğu  peygamberler  ve kitaplar göndermiştir. Gönderilen bütün peygamberler insanları din olarak islama ve tek bir söz olan “ La İlahe İllallah’a”    yani  tevhit  inancına çağırmışlardır.

Rahmet peygamberi Hz.Muhammed’de (s.a.v) bütün peygamberler  gibi bütün insanlar ve cinleri  bu kutlu söze çağırmış ve kurtuluşun yolunu öğretmiştir. O kutlu peygamber  den (s.a.v) sonra da bu tevhit inancı bir ilim dalı haline gelmiştir.

Evet Dini kuvvetlendirme binasının temeli olan Tevhit ilmi uyulması icap eden bilgiler yönünden ilimlerin en şereflisidir.  Ancak Kitap, sünnet ve İcma-i ümmet mefhumlarından dışarıya çıkmamak,  Bidat ehlinde olduğu gibi mücerret akli delillere ait bilgilere girmemek şartıyla. Çünkü bu bidatcılar Peygamberin (s.a.v) haber verdiği gibi, Ehli Sünnetin üzerinde yürüdüğü caddeyi terk ettiler.

Peygamber s.a.v buyuruyor ki: İsrail oğulları yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunların bir tanesi müstesna  hepsi cehennemdedir. Ashap  o kurtulanlar  kimlerdir. Ya Rasulullah diye sorunca  Peygamberimiz de benim ve ashabımın  yolunda gidenlerdir. Buyurdu. (İbni Mace 2.1322-Tirmizi imam 18)

İşte bu bidat fırkaların ortaya çıkmasıyla beraber Akait  (Tevhit) ilmi yani Peygamber  (s.a.v ) efendimiz ve ashabının inanç temelleri olan ilim ortaya çıktı. Rabbimize sonsuz Hamd ve senalar olsun ki bizi bu bidat fırkalar arasında değil de kurtulmuşların arasında Ehli Sünnetin yolunda yürüyenlerin arasında halk etmiş.

İtikatta Ehli sünnet Mezhebinin iki büyük imamı vardır. İmam Eşari ve İmam Maturidi  bu iki imam Ehli sünnetin inanç önderleridir. Cenabı hak onların ikisinden ve onların yolunda giden alimlerden razı olsun.

Bu mezheplerden çok  sonraları “Selefiyye” denilen hatalı bir mezhep çıkmıştır. Bunun kurucusu İbni Teymiye dır.  O mezhebin devam ettiricileri de M. Abdulvehhap, Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza gibi şahıslardır. Selefi Salihin ile Selefiyye’yi  bir birine karıştırmamak gerekir. Selefi Salihin Ehli Sünnetin öncüleri olan Sahabe ve Tabiinden oluşan gruptur. Selefiyye ise Ehli Bidattır.

Maalesef günümüz de İbni Teymiyenin kurmuş olduğu Selefiyye yolun da gidenler hala bulunduğu için bu mezhep hakkında da  bilgi vermeden geçemedim. Çünkü insanların çoğu bu mezhebi bir mezhep ve bidat yolu olduğunu bilmiyor bu yüzden farkına varmadan ehli sünnet çizgisin den ayrılıyorlar.

Evet  unutmayalım ki ibadetlerin temeli sağlam bir inançladır. Sağlam bir inanca dayanmayan ibadetlerin Allah c.c katın da hiçbir değeri yoktur.

Biz de kardeşlerimize hizmet etmek amacıyla bu küçük “İslamın İnanç Temelleri”  adlı  risaleyi fazla teferruata girmeden kısa ve öz bir şekilde hazırlamaya çalıştık. Geniş bilgi edinmek isteyenler Ehli Sünnet itikadı ve Akaid kitaplarına müracaat edebilirler. Güç, kuvvet, inayet, tevfik ancak Alemlerin Rabbi olan Allah’tandır..

İSLAMDA BİLGİ KAYNAKLARI

Bismillahirrahmanirrahim “Besmelesiz başlanan hiçbir işte hayır yoktur” ve “Besmele her hayrın başıdır” buyuruyor Peygamber (s.a.v) efendimiz.  Biz dahi besmele ile başlarız.

Yaratıklar için ilim kaynakları üçtür. 1- Selim Hisler (Beş Duyu) bunlar işitmek, görmek, koklamak, tatmak ve dokunmaktır. Bu beş duyu fonksiyonlarının icap ettirdiği hissi  duyarlar.

2- Akıl: Akıl  ile ilk bakışta hasıl olan bilgi zaruri bilgidir. Bir şeyin tamamının parçasından büyük olduğunu bilmek gibi.

Dinde Aklın yeri: Akıl Allah’ın (c.c) yaratmış olduğu bir cevherdir ve bizler için büyük bir nimettir. Allah’ın  Zati ve Subuti sıfatlarında ve  Muamelatta yani yapılması gereken  ibadetlerde  Akıl vahye tabidir  ama iman hususunda  Allah’ın varlığının bilinmesinde akıl vahye tabi değildir.  Vahyi beklemek zorunda değildir. Kendine hiçbir kitap ve peygamber ulaşmayan şahıslarda akıllarıyla Allah’ı bu evreni bir yaratanın olduğunu bulmak zorundadır. Nitekim kuran-ı kerimde İbrahim (a.s) kıssasında bunu açıklamıştır.  Aklın bu özelliğindendir ki İslam akıl sahiplerine indirilmiş ve onları sorumlu tutmuştur. Deli, meczup vs. gibi insanlar sorumlu değillerdir. Aklın yerine  mahalline gelince Hz. Ali r.a  aklın yeri  kalptir,  Ziyası fazlası dimağdadır buyurmuştur.

3- İlim kaynaklarının üçüncüsü, doğru haberdir. Bu da iki çeşittir.

A- Mütevatir Haber: Mütevatir haber, yalan üzerine ittifakları düşünülmeyen bir toplumun naklettiği haberdir. Bu haber çeşidi de zaruri olarak bilgiyi icap ettirir.

B- Mucize ile Risaleti sabit olan bir rasulün haberi: Bu da, istidlali ilmi meydana getirir. Rasulün haberi ile hasıl olan bilgi, katiyet ve gerçeklik konusunda,  tevatürle sabit olan bilgi gibidir.

İlham ilim kaynaklarından mı dır:  Islama göre ilham bir şeyin sıhhatini bilme sebeplerinden  değildir. İlham feyiz yoluyla kalbe bir mananın konulmasıdır.

İMAN

Cündüb r.a buyuruyor ki: Bizler bir grup genç Rasulullah ile beraberdik o bize kuran öğretmeden önce imanı öğretti, sonra kuranı öğrendik onunla imanımız arttı.

(İbni Mace Mukaddime 9)

İman  İnanmak bağlanmak boyun eğmek teslim olmak  manalarına gelir.  İslam ıstılahında ise Allah’ın  (c.c)  peygamberlerine indirmiş olduğu bütün ahkama kişinin  kalbi ile tasdik dili ile ikrar etmesidir zıttı küfürdür. İmanın asıl yeri kalptir. İnanmak kalp ile olur. İman iki taraflıdır birincisi kalplere  tevfik, hidayet ve muhabbetin Allah c.c tarafından ilka edilmesidir. İman bu cihetiyle mahluk değildir. İkincisi ise dil ile ikrar ve kalp ile tasdik etmektir. Bu cihetiyle de iman kesbidir mahluktur. Yalnız başına ikrar iman olmayacağı gibi kalp ile tasdik olmadıkça da marifetullaha ulaşılması mümkün değildir.

Peygamber efendimize (s.a.v) iman nedir? Diye sorduklarında şu cevabı vermiştir: İman Allah’a  Allah’ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerrin kaderle olduğuna iman etmendir. (Buhari iman 38)

İmam Nesefi (Bahrul Kelam) adlı eserinde şöyle demektedir.

Marifet: Allah’ın c.c zatında ve sıfatlarında bir olduğunu bilmek emsalsiz ve ortaksız olduğuna inanmaktır.

İman: Allah’ın c.c birliğine ve Hz.Muhammed s.a.v peygamberliğini dil ile ikrar ve kalp ile tasdik etmektir.

İslam: Allah’ın vahdaniyetine iman ile beraber ibadet vazifelerini yerine getirmektir.

Din:  Dine  gelince bu hasletler üzerinde ölünceye kadar sebat etmektir.

İtikat hususunda her mükellef, ilk önce şeran Allah c.c hakkında vacip, caiz ve muhal olan şeylerin neler olduğunu bilmelidir. Peygamberler ve melekler hakkında da bilmesi gereken şeyler aynıdır. İman etmek kadın, erkek, insan, cin, veli veya peygamber olsun herkese şarttır farzdır.

İman iki türlüdür. Birincisi  İcmali iman  ikincisi ise Tafsili imandır.

1- İcmali iman: Kişinin inanılması gereken şeylerin tümüne birden ve kısaca inanmasıdır. Bu da  kişinin  La ilahe İllallah Muhammedurrasulullah  demesidir. İslama yeni giren insanlara da  Kelime-i Tevhidi söylemeleri telkin olunur.

2- Tafsili iman: Kişinin inanılması gereken şeylere tafsilatıyla inanmasıdır. imanın şartları olan 6 şartı bilmesi ve ikrar etmesidir. Peygamber efendimize iman nedir? Diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: İman  Allah’ın varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, hayır ve şerrin kaderle olduğuna inanmak ve öldükten sonra tekrar dirilmeye ahiret gününe inanmaktır. Bakınız                         (Buhari iman 38-Tirmizi İman 4)

Taklidi İman sahih midir:  Delil  istemeden ve araştırma yapmadan inanmaya “Taklidi İman” denir. Kişi annesinden, babasından veya herhangi bir kimseden iman edilecek şeyleri duyar ve inanır. Bu imanı sebebiyle sevap alır ve Cennete gider. Fakat araştırmadığından dolayı günahkar olur.

İman ile İslam bir midir: Lügat manası itibariyle fark vardır. Karın ile sırt birbirinden ayrılmazsa, iman ile İslam da birbirinden ayrılmaz. Bunun ikisinin icaplarını yerine getiren Şeriatın tamamını yerine getirmiş demektir.

İman artma eksilme gösterir mi:  İnanılması gereken şeyler artmadığından iman artma veya eksilme göstermez. Ama imanın nuru artar veya eksilir buda amelleri ve   ibadetleri yapmayla  alakalıdır. Bütün Müslümanların da imanları  inanılması gereken şeyler bakımından eşittir. İmanlarının kuvvet ve dereceleri farklıdır. Nitekim peygamber s.a.v : Bütün Müslümanların imanı bir kefeye Ebu Bekrin imanı bir kefeye konacak olsa  idi  muhakkak Ebu Bekrin imanı ağır basardı. Buyuruyor.

Amel imandan bir cüz müdür:   Amel imandan bir cüz değildir imana bağlı değildir. Namaz kılmadığı veya oruç tutmadığı halde iman eden insanlar vardır.    Bunlar   ibadetleri yapmadıkların dan dolayı günahkardırlar. Yoksa bu insanlara  inançlarını söyledikleri halde imansız dememiz mümkün değildir kurana ve sünnete aykırıdır. Eğer durum böyle olmamış olsa idi sahabeler den bile bir çoğu küfür üzere ölürlerdi çünkü öyle sahabeler vardı ki iman edip hiçbir amel yapmadan şehit düşen veya ölenler vardı.

Peygamber efendimiz s.a.v bir hadislerin de: Üç şey imanın aslındandır.( iman onlarla ayakta durur.)  “La ilahe illallah” diyen bir kimseden elimizi ve dilimizi çekmek. Bundan sonra o kimseyi işlediği bir günah sebebiyle  küfürle suçlayamayız ve yaptığı bir amelinden dolayı İslam dan çıkaramayız. 2- Allah yolunda cihad devamlıdır. Nefis, şeytan ve hak düşmanlarına karşı yapılacak Cihad Allah Tealnın beni peygamber olarak gönderdiği günden itibaren başlamıştır. Kıyamete kadar devam eder. Cihadı ne bir adaletli kimsenin adalati ortadan kaldırır. Ne de zalim bir kimsenin zumlu onu devre dışı bırakır.  3- Kadere İman.  buyurmuştur. (Ebu Davut Cihad 33)

Tasdik ve İnkar Bakımından İnsanlar:  Allah’ın gönderdiği ve Peygamberimizin (s.a.v) bizlere bildirdiği, inanılması gereken esaslara inanıp inanmama bakımından insanlar üç gruba ayrılırlar:

1- Mümin: İnanılması gereken esasları kalben tasdik eden ve bu inancını dili ile ikrar eden kimselere Mümin denir.

2- Kafir: İmanın esaslarını kalbi ile inkar eden ve bu inkarını dili ile de ifade eden insanlara kafir denir.

3- Münafık: İnanılması gereken prensiplere  kalbi ile inanmayan ve tasdik etmeyen fakat sırf müminleri kandırmak için dili ile  inandığını söyleyenlere münafık denir.

ALLAHA İMAN

Allah Hakkında Vacip Olan Şeyler: Allah’ın varlığına,  birliğine

( bu birlik sayı ile değil      zatı ve sıfatların tekliğinden dolayıdır) inanmaktır. Allah’ın (c.c ) zatında, sıfatlarında, fiillerinde  isimlerinde ve mülkünde asla ortağı yoktur. Allah teala cevher  ve cisim değildir. Çünkü cisim çeşitli şeylerden meydana gelmiştir.  Durum böyle olunca Haşa Allah’ın varlığında bölünme isnat edilmiş olur.

Allah (c.c) şekil, hudut ölçü, sayı ve parçalanma kabul etmez. Allah teala hiçbir varlığa hulul etmediği gibi hiçbir varlıkta ona hulul edemez  onu hiçbir şey ihata edemez yer ve gökler onu içine alamaz. Zaman ve  mekandan münezzehtir. Bir mekanda sabit olduğu düşünülemez. Allah teala ise bunların hepsinden çok yüce ve  münezzehtir.

Şu kocaman kainatı yoktan yokluktan  var etmiştir. O yarattığı hiçbir varlığa benzemez.o pek yüce ve azizdir, celildir.  Yüce Rabbimizin kendisine has bazı sıfatları vardır ki onları kadın, erkek, peygamber bile olsa herkese bilmek farzdır. Onları  sırası ile göreceğiz.

1- Zati sıfatlar: Allah’ın (c.c) kendi zatına ait sıfatlardır ki  6 tanedir.

a) Vücut: Var olması ve varlığının kendinden olması demektir. Yokluğun zıttı dır ve Allah teala vacibül vücttur. Var olması vücut sahibi olması kati, kesin, muhakkaktır. Bütün varlıklar onun varlığına bir alamettir.

b) Kıdem: Allah’ın Varlığının bir başlangıcı  evveli yoktur. O zaman üstü mekan ötesidir.

c) Beka: Varlığının ebedi sonsuz olmasıdır. Varlığının bir sonu yoktur.

d) Vahdaniyet:  Zatında, sıfatlarında fiil ve isimlerinde tek ve bir olmasıdır. Allah’ın Vahdaniyetine en iyi örnek Kuran da İhlas suresidir.

e) Muhalefetül-lil havadis: Yarattığı hiçbir varlığa benzememesidir. Allah’ın kuranda kendisinin bazı uzuvlarından bahsetmesi bu sıfatına ters düşmez. Allah’ın eli, gözü, yüzü buna benzer bahsi geçen ayetlere biz tevil etmeden direk inanmak zorundayız çünkü bunların keyfiyetini bizler bilemiyoruz. Bizdeki el, yüz, göz gibi Haşa değildir Allah teala bunlar münezzehtir.

f) Kıyambi zatihi : Kıyam-bi Nefsihi de denir ki Allah teala vardır ve varlığının zaman ve mekana asla ihtiyacı yoktur.

2- Subuti sıfatlar: Allah’ın (c.c) kendisine has bir takım fiili sıfatları vardır ki bunlar 8 tanedir.

a) Hayat: Rabbimizin ezeli ve ebedi  bir sıfatıdır.  Haydır daima diridir.

b) Semi ve Basar: Rabbimizin Bütün mevcudata taalluk eden sıfatlardır. Bu sıfatlar tecelli ettiğinde , işitilen ve duyulan şeyler inkişaf eder. O gizli veya saklı olan her şeyi işitir, büyük veya küçük olan her şeyi de görür.onun işitmesi ve görmesine hiçbir şey mani ve engel olamaz.  O karanlıkta kara toprak içinde gezen bir karıncayı görür ve işitir. Fakat onun görmesi ve işitmesi yarattıklarındaki gibi  seslere,havaya, harflere ve herhangi bir şeye bağımlı değildir. O bu özelliklerden münezzehtir.

c) Basar:Rabbimizin Görmesidir. O her şeyi hakkıyla görür ondan hiçbir şey gizli kalmaz.

d) İrade: Rabbimizin dilemesidir. Kainatta olmuş ne varsa hepsi Allah’ın c.c dilemesi iledir. Mümkün olan her şeyin hangi şekil ve zamanda olmasını dilemiş ise zamanında ve öylece olmuştur. Varlık aleminde az-çok, küçük-büyük, hayır-şer, fayda-zarar, iman-küfür, itiraf-inkar, başarı-başarısızlık, artma-eksilme, itat ve isyan onun ilmi, iradesi, takdiri, hüküm ve arzu etmesiyle cereyan eder. Dilediği olur dilemediği olmaz. Murat ettiğini mutlaka yapar. Emrini ve hükmünü asla kimse reddedemez.

e) Kudret: Rabbimiz kuvvet, kudret,  sonsuz bir güç sahibidir ve o her şeye kadirdir. Kudret sıfatı ezelidir, mümkünü var ve yok etmeye tesir eder.

f) Kelam: Rabbimizin kelam yani konuşma sıfatıdır. Buda  ezeli bir sıfatıdır. Allah tealanın emri, nehyi, vaat ve vaidi Zati ile kaim olan ezeli kelamının neticesidir.ki buda mucize kitabı Kuran-ı Kerim ile tezahür etmektedir. Onun kelamı bizim gibi ağız, nefes, ses, hava, titreşim ve harflerden münezzehtir.

Konuşma iki türlüdür: Birisi Kelamı nefsi diğeri Kelamı lafzidir. Kelamı nefsi bir mananın içeride tasarlanıp hazırlanmasıdır. İşte kelamın aslı budur dil onun tercümanlığını yapmaktadır. Allah c.c konuşması bu türdendir. Bu konuşma Yüce Allah’ın  her şeyden münezzeh olan nefsinde bir manayı, sözü, hükmü murat edmesidir. Peygamberlere yapılan vahiyler, meleklere duyurulan ilahi hitaplar, Salih kullara yapılan Rabbani ilhamlar, ahirette diğer kullar ile yapılacak konuşmalar, Allah Tealanın nefsinde yaptığı ezeli kelamın bir şekilde duyurulması bir nevi tercümesi ve açıklamasıdır.

g) İlim: Rabbimizin bilme sıfatıdır. Bu da ezeli ve ebedi bir sıfattır. İlim sıfatının taalluk ettiği şey inkişaf eder. Aksi mümkün değildir.  O olmuş ve olacak bütün mahlukatın  her şeyini ilmiyle bilir. Onun ilminden zerre miktarı da olsa asla hiçbir şey kaybolmaz.

h) Tekvin: Rabbimizin bilfiil Yaratma sıfatıdır. Kainatta ne varsa hepsini  yoktan var eden odur. Yaptığı işlerde hikmet sahibi ve adildir. İnsan, cin, yer, gök, melek, şeytan, hayvan, bitki cevher, maden, idrak edilen ve hissedilen şeylerin hepsi hadistir. Cenabı Hak bunları hiç yoktan var etmiştir. Allah’ın c.c bunları var etmesi onlara muhtaç olduğundan dolayı değil, rahmet ve iradesini gerçekleştirmek, hikmet ve kudretini izhar etmek içindir.

Fiili Sıfatlar: Bu sıfatlara İzafi sıfatlarda denilir. Bu sıfatların sayılması mümkün değildir. Emsalsiz bir şekilde Yaratma, rızıklandırma, inşa,  yapma, öldürme,diriltme, rahmet, gadap, eşyaları tasvir vs. fiili sıfatların tezahürü, mahlukatın mevcudiyetine bağlıdır. Fiili sıfatların kaynağı Tekvin sıfatıdır.

Manevi Sıfatlar:  Buna Lazimi sıfatlar da denir. Bu sıfatlar subuti sıfatlarla beraber tahakkuk eder. Bu sıfatlar sekizdir.

1-Hayy  2- Kadir 3- Alim 4-Mürid  5- Semi 6- Basir

7- Mütekellim 8- Mükevvin

Allah c.c hakkında zıddı mümkün olmayan sıfatlar: Mesela Vücut sıfatının zıddı olan Adem (yokluk) Allah için mümkün değildir muhaldir.

Allah Hakkında Muhal Olan Şeyler:

Yukarıda zikrettiğimiz bütün sıfatların zıttı olan her şey Allah hakkında muhal olan şeylerdir.

Allah Hakkında Caiz Olan Şeyler:

Allah tealanın her mümkünü yapması, terk etmesi, sevap vermesi ve azap etmesi, Ahirette Cemalini göstermesi, peygamber göndermesi mahlukatı ıslah etmesi caizdir.

Allah insanları yaratırken küfür ve imandan salim olarak yaratmıştır,  yani mesul tutmamıştır. Akıl baliği olduktan sonra, emir ve nehiylerine muhatap kılmıştır. Küfür eden kendi iradesi ile kafir olmuş, küfür ve inkarında Allah ona yardımcı olmamıştır. Allah hiç kimseyi küfür ve imana zorlamamıştır. (Bidat mezheplerden olan cebriye mezhebi ise bunun tam zıddını söylemiştir. Allah kafiri kafir mümini mümin olarak yaratmıştır diyerek ve inanarak Ehli sünnetten ayrılmıştır.)

Allah teala insanları Hz. Ademin sülbünden çıkardıktan sonra onlara akıl vermiş, emir ve yasaklarını bildirmiştir. Allah (c.c)Kuranda mealen: “ Hani Rabbin Adem oğullarından onların sırtlarından zürriyetlerini çıkarıp kendilerine nefislerine şahit tutmuş, Ben sizin Rabbiniz değimliyim? (demişti)  onlarda  Evet (Rabbimizsin) şahit olduk demişlerdi. (İşte bu şahitlendirme) kıyamet günü Bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindi.” Buyurulur.

(Araf 172)

Bunlarda Allah’ın (c.c) Rububiyyetini ikrar etmişler ve bu ikrar da iman sayılmış ve İslam fıtratı üzerine doğmuşlardır. Bu hususta Peygamber s.a.v şöyle buyurmuştur: “Her doğan çoçuk İslam fıtratı üzere doğar. Ebeveyni onları ya yahudi, ya hıristiyan veya mecusi yapar. Buluğa erdiklerinde ise ya müslüman olurlar yada kafir olarak kalırlar.

Mükellefiyet çağına geldikleri zamanda küfür edenler bu ikrarı değiştirmişler iman edenler ise bu ikrara devam etmişlerdir.

Allah’u Teala Hayal Edilebilir mi: “ Onun hiçbir dengi yoktur” (Şura 11) ayeti cenabı hakkın zatı sıfatları ve fiilleri ile hiçbir varlığa benzemediğini ifade ediyor.

Benzeri olmayan bir varlığı nasıl düşüneceğiz ve onu neye benzeteceğiz? Bu konu çok nazik ve tehlikeli olduğu için Peygamber (s.a.v) Allah’ın c.c zatını düşünmeyi yasak etmiş ve neyi düşüneceğimizi şöyle belirtmiştir: Allahu  Tealanın zatını düşünmeyiniz, onun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşününüz. Çünkü siz Allahu tealanın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz, helak olursunuz”(Taberani el-Vasit 6311)

Ahirette Allah Tealanın Görülmesi:   Ehli Sünnet ahirette müminlerin Allah’ı (c.c) karşılıktan, mekandan ve cismaniyetten  münezzeh olarak göreceklerin de müttefiktirler. Kuran da Mealen: Yüzler vardır o gün taru tazedir. Rablerini göreceklerdir.

(Kıyame 22.23) Buyurulur.

MELEKLERE İMAN

Melekler Hakkında Vacip Olan Şeyler:  Allah’ın yaratmış olduğu bir takım latif ve nurani varlıklardır. Bunların  insanlar gibi  yemeleri ve içmeleri, erkeklik ve dişilikleri yoktur. Bunların yemeleri tesbih içmeleri ise takdistir.  Onlar itaat için yaratılmışlardır itaatin dışına çıkamazlar. İnsanlar gibi akıl sahipleridirler Rabbimizin emrinden asla dışarıya çıkıp isyan etmezler. Melekler üçer beşer vs. kanatlı varlıklardır. Meleklerinde büyükleri ve küçükleri vardır ve hepsinin vazifesi farklıdır.

Melekler mi faziletli yoksa insanlar mı sorusuna  alimler şu izahatta bulunmuşlardır.

Meleklerin büyükleri Peygamberler hariç diğer insanlardan faziletlidir. Velilerde büyük meleklerin haricindeki melekler den faziletlidirler. Diğer melekler de insanların avam olanlarından faziletlidir diye  açıklamışlardır.

Meleklerin sayısı husussuna gelince onların tam sayısını   ancak Rabbimiz bilir. Melekler içerisinde birkaçı kitapta bildirilmiştir.  Bu  bildirilen melekler sırası ile şunlardır.

Dört büyük melek: Bunlar bütün meleklerin başı ve peygamberleri hükmünde olan meleklerdir bunlar Cebrail,Azrail, Mikail ve İsrafil (a.s) dır.

Cebrail: Bunun vazifesi Allah’tan peygamberlere vahiy getirmektir.

Azrail: Azrail (a.s) ruhları kabzetmekle görevli ölüm meleğidir.

Mikail: Tabiat olayları ile yani yağmur, kar, sel, deprem vs. ilgilenen melektir.

İsrafil: Sur diye adlandırılan bir çalgıyı kıyamet günü üflemekle görevlidir. O suru üfürdüğü gün kıyamet kopacak ikinci kez üfürdüğü zaman insanlar tekrar dirilecekler.

Hamelei Arş: Bunlar Rabbimiz arşını taşıyan melerlerdir.

Kiramen Katibin: Yazıcı melekler bunlar kulların yapmış olduğu bütün her şeyi kayıt ederler.

Muhafaza Melekleri: Bunlar insanları kötülüklerden muhafaza etmeleri için yaratılmışlardır. Kişinin etrafında bulunurlar.

Münker ve Nekir: Sorgu sual melekleridirler. İnsan ölüpde kabre konduğu zaman bu melekler gelir ve ona bir takım sorular sorarlar.

Harut ve Marut: Bunlarda İsrail oğulların bir imtihan için Allah’ın indirdiği meleklerdir. Bunlar İsrail oğullarına sihir ve büyü ilmini öğretmişlerdir. Bakınız Kuran ( Bakara 102)

Rıdvan: Cennetin bekçisi, kapıcısı olan melektir.

Malik: Cehennemin bekçisi ve zebanilerin cehennem meleklerinin reisi olan melektir.

ŞEYTAN VE CİN: Şeytan ve cinlerde ateşten yaratılmış  varlıklardır. Şeytan  ilk zamanlar yapmış olduğu çok ibadetten dolayı meleklerin reisi idi  daha sonra Allah (c.c) Adem (a.s) yarattığı zaman meleklere ademe secde edin emri vermiş şeytan ise onu çamurdan beni ise ateşten yarattın ben ondan daha hayırlıyım diyip kibir etmiş secde etmemiştir. Rabbimiz teala  Şeytanı bu emre isyanından dolayı kıyamete kadar lanetlemiştir.  Asıl ismi harisdir lanetlendikten sonra ona  iblis ve şeytan denmiştir. Bakınız Kuran (Bakara 31)

Cinlerde insanlar gibi Rabbimizin emir ve yasaklarına tabidirler. Onların da Müslüman ve Müslüman olmayanı vardır. Kafir olanları cehennem de azap görecektir. Onlarda yerler, içerler erkelik ve dişilikleri vardır. Onlarda dünyada bizimle beraber göremediğimiz başka bir boyutta yaşıyorlar.

Şeytanların insanlar üzerinde gizli ve açık tesirleri,  tasarrufları vardır. Şeytanın gizli tesiri hakkında  Peygamberimiz: Şeytan insanın damarlarında kanın yürüdüğü gibi yürür. Buyurmuştur. Açık tesiri ile ilgili ise Kuranda: Şeytan onların yaptıklarını kendilerine süsleyip hoş göstermektedir. İşte o bugünde onların velisidir. buyurulur.

(Nahl 63)

PEYGAMBERLERE İMAN

Peygamberler Hakkında Vacip Olan Sıfatlar: Peygamberler Allah’ın (c.c) kullarına emir ve yasaklarını bildirmek için insanların arasından seçmiş olduğu kutlu kişilerdir. Peygamberlerinde kendilerine ait bir takım sıfatları vardır onlar şunlardır.

v     Sıdk: Doğru olmalarıdır peygamberler dosdoğru insanlardır hayatlarında bir kez bile yalan söylemezler.

v     Emanet: Emin  ve güvenilir insanlardır.

v     İsmet: Peygamberler günahtan masumdurlar. Onların işlemiş olduğu günahlar zelle yani küçük hatalardır.

v     Fetanet: Peygamberler yaratılıştan anlayışlı, zeki ve  kavrayışları, muhakemeleri kuvvetli kişilerdir.

v     Tebliğ: Peygamberler Allah’tan aldıkları vahyi direk hiçbir şey katmadan insanlara ulaştırırlar.

Bu sıfatların haricinde sadece peygamberimize ait olan bazı sıfatlar da vardır. Bunları peygamberimiz şöyle açıklamıştır.

v     Allah hiçbir peygambere umumi şefaati vermemiştir. Umumi şefaat yalnız bana verilmiştir.

v     Bir aylık gibi uzun bir mesafeden düşman kalbine korku salmakla ilahi yardıma mahzar oldum.

v     Hiçbir peygamber benim gibi bütün insan ve cinlere peygamber olarak gönderilmemiştir. Peygamberlerin bazıları sadece ailelerine, akrabalarına veya kavimlerine peygamber olarak gönderilmiştir.

v     Ganimet ben den evvel kimseye helal yapılmadığı halde bana helal kılındı.

v     Yer yüzü benim için namaz kılma mahalli ve temizlik vasıtası yapıldı. Ümmetimden kim bir namaz vaktine erişirse hemen bulunduğu yerde namazını kılsın.

Nübüvvetin Şartları: Erkek olmak, Aklı kamile, zekaya fikri kuvvete sahip olmak; Baba ve annesinin soyunun aşağı ve bayağı  kimselerden değil temiz ve şerefli kimselerden olmasıdır insanların hoşlanmayacakları hal ve davranışlardan uzak olmalarıdır. Peygamberlik devamlıdır  dünya ve ahrette bu makamı kaybetmezler azil yoktur.  Diğerleri ise yukarda ki anlatılan beş sıfatlarıdır.

Kuranda ismi zikredilen Peygamberler:         Kuranda ismi zikredilen peygamberler olduğu gibi ismi zikredilmeyen peygamberlerde vardır bunların tam sayısını  Allah’u Teala bilir. Peygamberlerin sayıları hakkında münakaşaya girilmemelidir çünkü kuran bu husus da bizi uyarmaktadır. Kuranda ismi zikredilen peygamberlerin sayısı 28 dir. Bunlardan üçünün

Lokman a.s Zülkarneyn a.s ve Üzeyir a.s nebimi yoksa velimi olduğu tam bilinmemektedir.  Ama bunlara da nebidir demek daha ihtiyatlı ve edebe uygun davranıştır. Hızırın da  (a.s) nebimi yoksa velimi olduğu bilinmemekle beraber veli olduğunda alimlerin çoğunluğu ittifak etmişlerdir. Hızır a.s hayattadır yaşıyordur. Hayat mertebelerinin üçüncüsü olan bir hayat mertebesinde yaşamaktadır.

Kuranda ismi geçen peygamberler şunlarıdır.

1- Hz. Adem (a.s)ilk insan ve ilk peygamberdir.  Ebül beşer = insanlığın babası ve Safiyyullah=Allah’ın seçilmiş kulu” lakapları ile anılır.

2- Hz. İdris (a.s)   3- Hz.Nuh (a.s)4- Hz.Hud (a.s)5-Hz.Salih (a.s)6- Hz.İbrahim (a.s)7-Hz.Lut (a.s)  8-Hz.İsmail (a.s)9-Hz.İshak (a.s)10- Hz.Yakup (a.s)11-Hz.Yusuf (a.s) 12-Hz.Eyyüp (a.s)13-Hz.Şuayb (a.s)14-Hz.Musa (a.s)15-Hz.Harun (a.s)16-Hz. Yunus  (a.s)17-Hz.Davut (a.s)18-Hz.Süleyman (a.s)19-Hz.İlyas (a.s)20-Hz.Elyesa (a.s)21- Hz.Zülkifl (a.s)22-Hz.Zekeriyya (a.s)23- Hz.Yahya (a.s)24- Hz.İsa (a.s)25- Hz.Muhammed ( s.a.v ) Hatemün-Nebiyyin Sultanil Enbiya Efendimiz.

Peygamberler Hakkında Caiz Olan Şeyler:  Hastalık, yemek, içmek ve bunların icap ettirdiği haller, uyku, nikah, alış-veriş, meşru ticaret, yolculuk yapmak ve savaşmak gibi onların yüksek mertebelerine noksanlık getirmeyen beşeri hallerdir.

Onlara musibet, değişme, acı, hastalık, soğuk, sıcak, açlık, susuzluk isabet edebilir. Öfke, sıkıntı, yorgunluk, zayıflık ve ihtiyarlık gibi hallere de  maruz kalabilirler. Onlara zehir ve sihir de tesir edebilir. Nitekim bazı peygamberler  testere ile biçilme, ateşe atılma öldürülme  gibi daha büyük felaketlere maruz kalmışlardır. Bazıları ize muayyen vakitler de Allah c.c tarafından korunmuşlardır. Peygamberimiz ise daima Allah Tealanın muhafazası altında kalmıştır.

Velilere İman: İnsanlar içersinde peygamber olmayıp da  Hakkın dostluğunu kazanmış ve Rabbimizin birçok ihsan ve lütfüne mahzar olmuş  velilere imanda inanılması gereken şartlar içerisindedir. Bu velilerin en başın da elbetteki sahabeyi Güzin Hazeratı (r.a. ecmain) vardır.  Velilerin varlığıyla alakalı bir çok ayet ve hadis bulunmaktadır.

Kuranda mealen : Allah’ın dostlarına ne dünyada nede ahirette hiçbir korku elem yoktur. Onlar mahsunda olmayacaklardır. Buyurulmaktadır. (Yunus  62.)

Bir hadiste de : “Benim ümmetimin evliyaları beni israilin peygamberleri gibidir” buyurulmuştur.

Harikulade Haller: İnsanlar içerinde bazılarında görülen harikulade haller vardır. Bu hallerin kişilere göre manası ve mahiyeti değişmektedir. Kişiye İkram veya eziyet azap olsun diye Bu hallerin hepsini Allah Teala yaratır. bu harikuladeler sırası ile şöyledir.

Mucize: Allah’ın peygamberlerinin elinde yaratmış olduğu ve o peygamberlere bir lütfü olan hallerdir. Mucize peygamberlerin tebliğ vazifesinde inanmayan insanlar için gösterilir. Peygamberimizin parmağıyla ayı ikiye bölmesi ve miraca yükselmesi bir mucizedir. Peygamber efendimizin Miracı da uyanıkken ruhu ve bedeni ile Mescidi Haram dan Mescidi Aksaya sonra semaya daha sonra Allah’ın dilediği yere kadar çıkması ile tahakkuk etmiştir Haktır böyle inanmak lazımdır.

Keramet: Velilerin ellerinde Rabbimizin yarattığı  harikulade olan şeylerdir.

Hz. Meryeme mescitte kaldığı zamanlarda Allah’ın Meryem annemize yemesi için yiyecekler halk etmesi bunun örneğidir. Kerametler aynı zamanda veli olan şahsın bağlı olduğu peygamberinin bir mucizesidir. Hiçbir veli bu kerametleri kendilerine mal etmezler. Ayrıca  hiçbir veli asla peygamberler kadar faziletli ve onların makamına ulaşmış değildir.

İstidrac: İstidraç da  inanmayan bir takım kişilerde onların ellerinde kendi arzularına muvafık olarak zuhur eden harikalardır. Şeytanın Kıyamete kadar mühlet almak için yaptığı duanın kabul edilmesi; firavunun 400 sene gibi uzun yıllar yaşayıp baş ağrısı bile görmemesi gibi hallerdir.

Meunet: Meunet ise Allah’ın  veli olmadığı halde insanların içerisinde yaptıkları ameller ve iyi davranışlardan dolayı  Rabbimizin o kişilere tamamen bir lütüf olarak verdiği hallerdir.  Buna örnek ise  mesela uzun süre görmediği bir kimseyi keşke bir görseydim diyip de bir anda karşılaşmasıdır. Veya kendisine verilecek herhangi bir şeyi verilmeden önce hissetmesi gibi bunlar Allah’ın kullarına merhametidir. Kul bu özelliği  hiçbir zaman kendinden bilmemelidir.

İrhasat: İrhasat peygamber olacak şahsın peygamberliği gelmeden önce görülen ve nübüvvetin temellerini kuvvetlendiren harikalardır. Hz.İsa a.s beşikte iken konuşması ve Peygamber efendimizi s.a.v daima bir bulutun takip etmesi bu kabildendir.

İhanet: Küfrü ve isyanı açık olan kimsenin elinde kendi isteğinin aksine zuhur eden harikadır. Müseylemetül Kezzap gibi. Bu şahıs peygamberlik iddiasında  bulunup mucize olsun diye suyu az olan bir kuyuya suyunun çoğalması için tükürmüş fakat kuyunun mevcut olan suyu da kurumuştu. Bu hale aynı zaman da “Hızlan” da denir.

Ashabın Fazilet Dereceleri: Peygamberimizden   (s.a.v.)  sonra  Ümmetin ve ashabın en üstünü  ve faziletlisi sırası ile HZ. Ebu Bekir (r.a.) sonra Hz. Ömer  (r.a) sonra  Hz. Osman (r.a) ve Hz.Ali (r.a) dır. Bunlardan sonra Aşere-i Mübeşşere yani hayatta iken cennetle müjdelenen on sahabe sonra  Ashabı Bedir  Bedir savaşına katılan sahabeler sonra da Ashabı kiramın tamamıdır.

Dünyadaki kadınların da en faziletlileri Hz.Fatıma (r.a) sonra  Hz.Meryem  binti İmran  sonra Hz.Aişe (r.a) sonra Hz.Hatice (r.a) ve firavunun karısı Asiyedir.

KİTAPLARA İMAN

Allah’ın (c.c) kullarına uygulamaları için peygamberlere indirmiş olduğu bir takım kitapları vardır. Dinimizin temel esaslarından biriside gönderilen bu kitaplara topluca  iman etmektir.  Biz indirilen kitapların hepsine ayrım yapmadan iman ettik. Kuran da: Rasulum deki :Ben Allah’ın indirdiği bütün kitaplara iman ettim.”(Şura 15) buyurulur. Kuranın haricinde ki kitapların hepsi insanlar  tarafından tahrif edilmiştir. Bizler tahrif edilmemiş asıl hallerine iman ediyoruz. Bu kitapların  sayısını Peygamber (s.a.v ) 104 olarak açıklamıştır. Bunlardan  Dördü büyük  yüzü küçük  kitap ve suhuflardır.

Dört büyük Kitap: Bunların Allah’ın c.c indirmiş olduğu büyük kitaplardır sırası ile şöyledir.

1- Zebur:  Davut a.s indirilen kitaptır. Bu  Kitabın çoğunluğu ilahilerden münacatlardan öğüt ve itikadi hükümler ibarettir. Zebur “yazılı kitap” manasına gelir. Şuanda Zebur Ahdi Atikin en sonuna ilave edilmiştir.

2- Tevrat: Musa a.s indirilen kitaptır. Tevrat ibranice bir kelime olup “kanun, şeriat, buyruk” manalarına gelir. Bu günkü Yahudilerin elinde bulunan bu Tevrat!a Ahd-i Atik  yani “eski zamandaki hükümleri içeren kitap” denmektedir.

3- İncil: İsa a.s indirilen kitaptır. İncil “ müjde” manasındadır. Kuranı hakim Hz. İsanın bir vazifesinin de  kendisinden sonra gelecek olan Ahmed ismindeki peygamberi müjdelemek olduğunu beyan ediyor. (Saf -6)

Bu gün Hıristiyanların elinde bulunan  kitaba “Ahdi Cedid”  yani “yeni hükümleri içeren kitap” ismi verilir.

4- Kuran-ı Kerim:Peygamberimiz Muhammed ( s.a.v) indirilen kitaptır ve en son kitaptır Allah (c.c) başka peygamber ve kitap göndermeyecektir. Peygamberimiz en son gönderilen Hatemin Nebidir. Kuranın haricindeki diğer üç kitap insanlar tarafından tahrif edildiği için özelliğini ve hükmünü yitirmiştir. Bununla alakalı kuran da bir çok ayet vardır. Ama kuranın bir tek harfi dahi kıyamete kadar değişmeyecektir. Ayette: “Hiç şüphesiz Kuranı biz indirdik. Ve  muhakkak onu koruyacak olanda biziz.” Buyurulur. (Hıcr 9)

Yüz küçük Kitap: Bunlarda Allah’ın indirmiş olduğu bazı sayfalardır ki onlarda sırası ile şunlardır.

10 Sahife: Adem a.s indirilmiştir.

10 Sahife: İbrahim a.s indirilmiştir.

50 Sahife: Şit a.s indirilmiştir.

30 Sahife: İdris a.s indirilmiştir.

Kuran Mahluk mudur:  Kuran sonradan mı yaratılmıştır yoksa Allah’ın ( c.c) ezeli kelamımıdır mevzusu da itikadı  bir mevzudur. Kuran Mushaf, kitap olarak mahluktur. Lafız ve mana itibariyle Allah’ın (c.c) ezeli kelamıdır. Kuran mahluktur diyen kafirdir. Kuranın bir ayetini bile  inkar  küfrü gerektirir. Kafir olur.

KADER  VE  KAZA

İmanın beşinci şartı olan kaza ve kader de  imani  mevzuların  en büyüğüdür. Kaza ve kader Allah’ın İlmi, iradesi ve kudretiyle alakalı çok sır ve hikmetle dolu olduğu için alimler bu konu hakkında  fazla  bir şey söylememiş sadece tanımını yapmakla yetinmişlerdir. Ehli sünnete göre Hayır ve şer de  Allah’tan dır.

Kaza: Allah’ın ezelde takdir  ve tayin etmiş  olduğu  şeyleri ezelde ki plana göre icra etmesi, yaratması ve  ortaya koymasıdır.Maturudiler kader ve kaza konusunda bu taksim ve tarife göre inanmışlardır.

Kader: Allah’ın  ezeli ilmiyle kainatta olacak her şeyi önceden bilmesi onların planını yapması, zaman, yer, şekil, vazife, vaziyet ve akıbetini  belirleyip Levhi Mahfuzda tespit etmesidir. Nitekim kuran da: Biz her şeyi bir ölçü ve kaderle yarattık.”Buyurulur.   (Kamer 49)

Peygamber (s.a.v) efendimizde  kader hususunda  şöyle buyuruyor: Allah Teala gökleri ve yeri yaratmadan elli bin yıl önce Levh-i Mahfuz’a mahlukatın kaderlerini yazdı. O zaman Arş su üzerinde idi. (Müslim kader 2653)

İSTİTAT

Bir işe Gücün yetmesi: Kulun bir işi yapmaya gücü yetmesi, sebeplere, vasıtalara ve teklif edilen işin yapılıp yapılamayacağına bağlıdır. Dövüldükten sonra gelen acı, bir cama çarptıktan sonra meydana gelen kırılma, birini darp ettikten sonra meydana gelen ölüm ve buna benzer hadiseler Allah’ın yaratması ile vuku bulmuştur. Bunları yaratmada kulun hiçbir payı yoktur.

Kudret ikiye ayrılır: Birincisi  uzvun  ameli yerine getirebilmek için kudreti kabul edebilecek sıhhatte olması ki bu fiil meydana gelmeden önceki haldir.

İkincisi ise Fiille beraber bulunan kudrettir ki, Allah bunu canlılarda fiilin yapılış anında meydana getirir.

Bur da şöyle bir sual sorulacak olursa: Kudreti, fiil anında kula veren Allah olduğu gibi şer, hayır, küfür, imanda Allah’ın takdiri ve tevfiki iledir. Öyle ise insan niçin sevaba veya azaba müstahak oluyor?

Verilecek cevap şudur: Emir, nehiy, kuvvet, kudret Allah’tandır. Emre icabet edip, nehiy den kaçınmak, çalışmak, kazanmak ve azmetmek kuldandır. Allah kula kudreti onda  gayret, azim,  kast  bulunduğu zaman verir ve böylece fiil meydana gelir.

Bu hususta Allah (c.c) kuran da şöyle buyurmuştur: Halbuki sizi de  (elinizle) yapa geldiğiniz şeyleri de Allah yaratmıştır. ( Saffat 96)

MUHTELİF KONULAR

Alah Tealanın Rahmetinden Ümit kesmek: Allah’ın rahmetinden ümit kesmek küfrü gerektirir. Çünkü Kuranda: Hakikat şudur ki kafirler güruhun dan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez. (Yusuf 87) buyurulur.

Allah’ın Azabından emin olmak: Allah Tealanın azabından emin olmak küfürdür. Çünkü kuran da Mealen: Büyük zararı göze alan kafirler güruhundan başkası Allah’ın (kulları hakkında ki azabını) ihmal ve tehirinden emin olamaz.

(Araf 99)   buyurulur.

Kahine gitmek ve inanmak: Gayb dan haber verdiğini iddia eden kahinin haberini kabul etmek tasdik etmek küfürdür.  Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: Kim bir kahine gelir ve onun söylediklerini tasdik ederse; Allah’ın (c.c) Hz.Muhammede (s.a.v ) indirmiş olduklarını inkar ile küfre girmiş olur.  (Müslim 39/35) Ebu Davut 22/21)

Sihir ve Nazar:  İnanç esaslarına dahil edilen hususlar dan  birisi de  sihir ve göz değmesinin gerçek olduğudur.

Peygamber s.a.v buyuruyor ki: Göz değmesi  Haktır.

(Buhari c.2.494)    ayrıca bakınız kuran  (Bakara 102-  Felak suresi)

Naslar mümkün olduğu kadar zahirine  göre hamledir:   Batınilerin ve diğer sapık mezheplerin yaptığı gibi, zahirine göre hüküm vermek mümkün iken başka hükümler vermek ve nasları reddetmek caiz değildir, küfre götürür.

Ölüler için yapılan iyilikler ölüye ulaşır mı:  Bu konu da çok hassas bir konudur. İnsanların bazıları maalesef bu konu da hataya düşmektedir. Evet ölüler için yapılan  dualar onlar için verilen sadakalar ve Hac gibi ibadetlerin sevapları ölüye ulaşır ve bu o iyiliklerden  elbette fayda görür.  Bu konuyla alakalı Ayet ve pek çok hadis vardır. Biz sadece birkaç ayeti vermekle yetiniyoruz. Merak edenler Hadis kaynakları ve Kurana müracaat edebilirler.

Bakınız kuran İsra 24-Nuh 28-Haşr 10

KIYAMET

Kıyamet, ayağa kalkmak, dikilmek, dirilmek manalarına gelir. Kıyamete beklenen saatte denir. Bu saat gelince  kainatın düzeni bozulur mevcut hayat şartları değiştirilir ve başka bir alemde yeni bir hayat kurulur. Kısacası kıyamet kainatın ölümüdür. Ahiret hayatı kıyametle başlayacaktır.

Kıyamet alametleri:  Allah’ın (c.c) kıyametten önce kıyametin habercisi niteliği taşıyan bazı olayları yaratmasıdır. Bunlar küçük ve büyük alametler olmak üzere ikiye ayrılır. Kıyametin küçük alametlerinin bazıları şunlardır.

1- Kıyametin ilk ve en büyük alameti Peygamber efendimizin s.a.v bu dünyadan ayrılmasıdır.

2- İlmin azalıp cehaletin çoğalması.

3- Zamanında fakir ve garip olan kişilerin zengin olup yüksek binalar yapmada yarışması.

4- Fitnelerin, anarşi, karışıklık, huzursuzluk ve ölümün artması.

5- Erkeklerin azalıp kadınların çoğalması.

6- Zina, fuhuş, içki gibi kötü ve çirkin davranışların aleni halde yapılması ve çoğalması.

7- Zelzele gibi afetlerin çoğalması.

8- Müslümanların kendi aralarında savaşmaları.

9- Cemiyette güzel ahlakın iyice azalması.

10- Şerefli ve dürüst insanların horlanması.

Kıyametin Büyük Alametleri: Kıyametin bu büyük alametlerinin bazıları kuranda bazıları ise sahih rivayetlerle Hadislerde  bize bildirilmiştir. Bu alametler şunlardır.

1- Deccal: Deccal ahir zaman da kıyamete yakın  yer yüzünde insanları dinden uzaklaştırmak amacıyla gelen bir fitnedir. Kendisinin ilah olduğunu iddia edecektir.

2- Mehdi: Mehdi ahir zamanda peygamberimizin soyundan olan bir şahsın adıdır. O ümmeti irşat edecek ve onlara rehberlik edecektir.

3- İsa (a.s) Gökten inmesi: Hz. İsanın gök yüzünden tekrar yere indirilmesidir. İsa (a.s) bu ümmeti toparlayacak kurana göre amel edecek haçı kıracak domuzu ve Deccali öldürecektir.

4- Duman: İnsanları saracak olan yoğun ve büyük bir dumanın etrafı sarması.

5- Dabbetül Arz: İnsanların yüzüne karşı konuşacak olan ve  mümin  veya kafir olduklarını söyleyecek bir hayvan.

6- Güneşin batıdan doğması.

7- Yecüc ve Mecüc:  Bunlarda kıyamete yakın çıkacak olan iki bozguncu topluluktur. Bunlar etrafı fitneye sokup ve dünyanın bir kısmını talan edecektir.

8- Batı tarafında bir bölgenin yerin dibine batması.

9- Doğu tarafında bir bölgenin yerin dibine batması

10- Arap yarım adasında bir bölgenin yere batması.

11- Aden denilen bölgeden büyük bir ateşin çıkıp insanları kovalaması.

Bunlardan ayrı kuranın hükümlerinin yer yüzünden kaldırılması, kabenin yıkılması ve yer yüzünde Allah, Allah diyen olduğu sürece kıyametin kopmayacağı rivayetler içerisinde vardır. Bu alametlerin ne şekilde çıkacağı hususunda ise  alimler değişik görüşler farklı tefsirler belirtmişlerdir.

AHİRETE İMAN

Ecel-Ölüm: Her insanın dünya hayatındaki ömrü sonlu ve sınırlıdır. Herkes ölürken eceliyle ölür.  Her ne sebeple ölürse ölsün durum aynıdır. Allah Teala ezeli ilminde her canlıya bir ömür ve ecel takdir etmiştir. Kuran da Mealen: Her ümmetin bir eceli vardır. O vakit geldiğinde işleri biter. Ömürleri ne bir an tehir edilir; ne de bir an öne alınır. (Araf 34) buyurulur.

Kabir Hayatı Berzah Alemi: Kabir Ahiretin ilk durağıdır. Ölümle başlayıp kıyametin kopmasına kadar geçen süreye “Kabir Hayatı” denir. Bu safhaya da “Berzah Alemi” denir. Kabirde azabın ve mükafatın, ikramın olması ve Münker ve Nekirin sorgu ve sual sorması haktır vardır. İnkar edilmesi  küfrü gerektirir. Nitekim kuran da Mealen: Kabir azabından biri de ateştir ki onlar sabah akşam arz olunacaklardır… buyurulur.

(Mümin 46)

Sura Üfleniş: Kıyamet Hz. İsrafil’in (a.s) sura üflemesiyle ansızın başlar. Onun gürültü ve sarsıntısı çok büyüktür. Öyle ki onu gören ve sesini duyan hamile bir kadın dehşetten çocuğunu düşürür. Kucağında yavrusunu emziren kadın, onu bir tarafa fırlatıp kendi derdine düşer. İnsanların aklı başından gider ve kimse nereye gittiğini ve ne dediğini asla bilmez. Bakınız Kuran (Hac 1-2 ve Zilzal suresi)

Haşir-Mahşer: Haşir toplanmak demektir. Öldükten sonra tekrar dirilmeye ve hesap için Allah’ın huzurunda toplanmaya haşir denir. Bu işin olacağı geniş alana ise mahşer denir. Bununla alakalı kuranda pek çok ayet vardır bunlardan bazıları için bakınız kuran (Zümer 68-Hakka 13.18- Kaf 19.22)

Amel Defterlerinin Verilmesi: Amel defteri insanın dünyada iken yaptığı iyi ve kötü ne varsa yaptı işlerin yazılı olduğu tutanaklardır. Kıyamet günü her kesin amel defterleri boynuna asılır önüne açılır “Oku kendi kitabını gör halini ve bekle hesabını” denir.  Hiç kimse Kiramen Katibin  Meleklerinin kendisine haksızlık ettiğini ve yapmadığı bir şeyi yazdığını söyleyemez. Yaptığı her şeyin yazılı olmasına hayret eder. Bakınız kuran           ( Kehf 49)

Müminler kitaplarını sağ taraflarından kafirler ise sol taraflarından alacaklardır. Kitabı sağ taraftan alanlar kolay bir hesaba ve cennete gider. Bakınız kuran (Hakka 19.26 )

Mizan ve Hesap: Mükellef olanların dünyada yaptıklarının ilahi bir ölçüyle tartılması ve karşılıklarının verilmesi haktır. Mizan kelime olarak  terazi ve ölçü aleti demektir. Fakat bu terazinin şekil ve mahiyetini bizler bilemeyiz.  Bakınız kuran (Araf 8.9)

Şefaat: Şefaat birisinin işi için aracı olmak hatır ve yetkisini kullanarak darda kalan kimseyi sıkıntıdan kurtarmaktır. Şefaat Allah Tealanın işine karışmak değildir. Bu yetkiyi Allah Teala kendisi dilediğine verir. Şefaat izin ve yetkisi verilen bir kimseden şefaat istemek Allah’a haşa şirk koşmak değildir. Şefaat Allah Tealanın sevdiklerine bahşetmiş olduğu bir şeref ve yetkidir. Bu konuyla da  alakalı bize ulaşan pek çok haber vardır. İnkarı küfrü gerektirir. Bakınız kuran (Muhammed 19-Müddesir 48)

Sırat: Ahiretle ilgili iman edeceğimiz bir hususta sıratın kurulmasıdır. Sırat cehennemin üzerine kurulacak olan köprüdür. Bu köprünün uzunluk genişlik ve şeklini Allah Teala bilir.

Sırat ile ilgili gelen Hadislerden biz şunları öğreniyoruz. Mümin kafir herkes oradan geçer. Müminler, amel ve takvalarına göre farklı süratlerde geçerler. Kimisi yıldırım, kimisi rüzgar gibi kimisi koşarak, kimisi yürüyerek, kimi sürünerek geçer. Kafir ve münafıklar ise ilk adım da cehenneme düşerler.

Bakınız (Buhari rikak 52-Müslim iman 329)

Havz-ı Kevser:  Allah Tealanın Peygamber (s.a.v) efendimize verdiği Kevser havuzu haktır. Bununla alakalı kuran da Kevser suresi vardır.  Bir Hadisi şerifte:  Her peygamberin bir havzu vardır. Hepsi havuzlarının başında toplanan ümmetlerinin çokluğu ile övünürler. Havuzu başında en çok ümmeti toplanan peygamberin ben olacağımı ümit ediyorum. Buyurulur.  (Tirmizi 2445)

Cennet ve Cehennem:  Ahiretle alakalı inanılması gereken şeylerin en mühimi Cennet ve Cehennemin varlığı mevzusudur. Cennet ve Cehennem hakkında Gerek Kuranda gerekse Hadisler de pek çok haber vardır. Bu ayet ve hadisleri inceleyen İslam alimleri bu hususta şu tespiti yapmışlardır.

Cennet ve Cehennem şu anda yaratılmış olup mevcutturlar. Kuran ve sünnetin ortaya koyduğu ve İslam alimlerinin ittifak ettiği görüş budur. Nerede olduklarını ise ilahi ilme havale etmek en uygun olandır. Peygamber (s.a.v) Miraç gecesi Cennet ve cehennemi görmüştür. Bakınız (Fıkhul Ekber Aliyül Kari şerhi)

ELFAZI KÜFÜR  VE ÇEŞİTLERİ

Küfür  şüphe, cehalet ve inkar gibi sebeplerle iman edilmesi gereken şeylere iman etmemektir. Bu konu çok teferruatlı bir konu olduğu için biz fazla detaylara girmeden kısaca ve daha mühim mevzuları zikredeceğiz. Küfür üç çeşittir.

1- Cehli Küfür: Kafirlerin ve cahillerin küfrü gibi.

2- İnkari ve İnadi Küfür: Firavn ve ona benzeyenlerin küfrü gibi.

3- Hükmi Küfür: Şeran iman edilmesi gereken şeyleri  hafife alma, bilmeden inkar etme neticesinde meydana gelen küfürdür. İşte bizim ele alacağımız küfür mevzu budur.

1- Allah Teala’ya onun sıfatlarına ve efaline taalluk eden küfür sözleri: Bir kimse Allah’ı layık olmadığı bir şey ile vasf eder veya isimleri ve emirleri ile alay ederse, sıfatların dan birini inkar ederse, ortağı, karısı, çocuğu var derse. Ona cehalet, acizlik ve noksanlık nisbet ederse, Kudüs, Kayyum ve Rahman gibi Allah’a mahsus olan isimleri mahlukata takarsa kafir olur.

Yine bir kimse yaratılmışlara ait olan bazı özellikleri Allah’a izafe ederse kafirdir. Mesela bazı insanlar bilmeden Allah’a dua ederken bizi kanadının altında saklasın ve buna benzer sözler sarf ediyorlar bunu bilmeden yapmışlarsa günah işlemişlerdir. Tövbe etmeleri gerekir. Eğer bunu bilerek yapmışlarsa kafirdir.

Bir kimse Allah bana şunu emretse yapmam derse veya falan adam benim ve Allah’ın nezdinde Yahudi gibidir derse, bütün alimlere göre kafirdir.

Hasta olan bir adam için bir kimse bu adamı Allah unutmuştur veya Allah’ın unuttuklarındandır derse kafir olur.

Bir kimse eğer ben bunu yaptıysam kafir olayım derse ve yaptığını da biliyorsa kafirdir. Çünkü küfre rıza vardır. Yine bir kimse yapmadığını bildiği halde “Allah biliyor ki bunu yaptım” derse kafirdir.

Yine bir kimse ben Allah’tan, peygamberden, kuran dan uzağım Yahudi’yim Hıristiyan’ım derse kafirdir.

2- Peygamberlere yönelik küfür sözler: Peygamberlerin Allah’ın emir ve nehiylerini bildiren kişiler olduğunu öğrendikten sonra onların her getirdiğini tasdik edip, iman etmek farzdır.

Bizim peygamberimize iman etmek demek ise şu demektir. Onun peygamberlerin sonuncusu olduğuna, şeriatının kıyamete kadar baki kalacağına iman etmektir. Peygamberimizin peygamber olduğuna inandığı halde onun son peygamber olduğuna inanmayan mümin değildir. Bir kimse peygamberlerin bazılarına inanmaz, peygamberlerden birini ayıplar veya sünnetinden birini beğenmez veya inkar ederse kafirdir.

Bir kimse peygamberimizin sünnetini, hadisi şeriflerden birini hafife alır veya mütevatir hadislerden birini reddeder veya ben böyle sözleri çok işittim diye istihza ederse kafirdir.

Bir kadınla bir erkek şahitleri olmadığı halde birbirleriyle nikahlansalar ve Allah ve Peygamberini şahit tutarım veya Allah ve Meleklerini şahit tutarım derseler kafir olurlar.

Bir kimse Rasulullah Benim kabrimle minberimin arası cennet bahçelerinden bir bahçedir buyurmuştur der de diğeri de istihfaf ederek ben orada hasırla minberden başka bir şey görmüyorum derse kafir olur.

3- Kuran-ı Kerime, namaza, zikre, ve buna benzer diğer hususlarla alakalı küfür sözler:  Kuranı Kerimden bir ayeti inkar eden veya kuranı, mescidi ve dinen hürmet gösterilmesi gereken yerleri hafife alan, Kuranı Kerimden bir yeri beğenmeyen, alaya alan veya hatalıdır diyen kimse kafirdir.

Kuran-ı Kerim lafız ve manalarıyla mahluktur diyen kafirdir.

Kuranı kerimi musiki aletleriyle beraber okumak  okunurken alkışlamak ve buna benzer davranışlar da bulunmak küfürdür.

Zikirle alay eden, içki içerken, zina ederken ve haramlığı sabit olmuş bir şeyi yaparken bismillah diyen kafirdir. Zar  ve remil atarken ve küçük taşlarla fala bakarken bismillah diyen kafirdir. Haram bir şeyi yedikten ve içtikten sonra Elhamdülillah diyen kimse kafirdir. Eğer alışkanlık yaptığından  dolayı demiş ise günah işlemiştir.

Bir kimse fasık bir adama namaz kılda namazın lezzetini alasın dediğinde o da sende namaz kılma ki namazı terk etmenin tadını alasın dese kafirdir. Bir kimse kendisine namaz kıl diyene bekle ramazan gelsin de kılarız derse kafirdir. Yine namaz kıl diyen birine sen kıldın da ne oldu diyen kafirdir. Ezanı alaya alan veya bu ne biçim bir sestir veyahut da  bu çan sesidir diyen kafir olur.

Namaz, oruç, zekat, hac, gusül, cihad, öğrenme, öğretme, itaat, sabır, şükür, helal yemek, kanaat, tevekkül, kadere rıza, tevbe, ihlas, şeytane düşmanlık, kuranı delil kabul etmek, Allah için sevip ve buğz etmek, Allah’tan korkmak, doğruluk, şefkat, haya, şirk, tekzip, zina, içki, katl, rüşvet, livata, harpden kaçmak, ana-babaya eziyet, yetim malı yemek, faiz yemek. Bunların haram olduğunu  inkar eden veya şüphe eden kafirdir.

Allah’ın rahmetinden ümit kesmek, Allah’ın azabından emin olmak, yol kesmek, kumar oynamak, hırsızlık yapmak, gıybet, ihanet, harama şehvetle bakmak, israf, avret yerini açmak, nimete nankörlük, riya, cehalet, kin, gaddarlık, münafıklık, fitnecilik, heva ve hevese uymak, Kuranı Kerimi kendi kafasına göre mana ve tefsir etmek, günaha izin vermek, hayızlı karısına yaklaşmak, şehadeti gizlemek, iftira etmek, küçük günah işlemeye devam etmek, kahin ve müneccimleri tasdik etmek, adaletten uzaklaşmak, vefa ve emaneti terk etmek. Haram olduğunda icma olunan hususları inkar eden veya şüpheye düşen kimse kafirdir.

4- İlme ve Alimlere karşı söylenen küfür sözler: Alimleri hafife almak küfürdür. Bir alime alimcik demek veya fazilet erbabından birine alay  kastı ile ulvice adam demek küfürdür. Bir alimin fakihin veya fazilet sahibi birinin ağzına küfür etmek küfürdür. Böyle bir şahsın karısı icmaen üç talakla  boş olur.

Bir kimse birine ciddi veya şaka olarak ilim mclisine gitme gidersen karın senden boş ve sana haram olur derse kafir olur. Kahrolsun şeriat diyen kafirdir. Bir adam din alimlerine filan kimselerin hocaları safsata  ve hikayeler öğretiyor veya dediklerinin hepsi boş, yalan derse kafir olur.

5- Değişik mevzular da küfür sözleri:  iman ziyadeleşir ve noksanlaşır diyen kimse kafir olur. Sen Müslüman değimlisin?     Diye soran kimseye hayır diye cevap veren kafirdir. İçkiyi çok seviyorum onsuz yapamıyorum diyen için kafirdir denilmiştir. Çünkü haramlığı kesin olan bir şeyi helal görmüştür.

Zulmün, zinanın, haksız yere adam öldürmenin haram olmamış olmasını temenni etmek küfürdür.  Bir kimse haram bir maldan bir fakire tasadduk eder de bundan sevap umarsa kafir olur.  Bir kimse bir müslümanın ağzına küfür ederse kafir olur. Karısı da boş olur. Yemeğe cima kelimesiyle söven kimse kafirdir.

Bela ve musibetler de daha ne yapacaksın yaptığın ne kaldı ki  diyen kimse kafirdir. Bir kimse bir günah işlese biri de ona tövbe et dese öbürüde ne yaptım ki tövbe ede cem dese kafirdir. Yabancı bir kadını öptükten sonra bu helaldir diyen kafir olur. Yahudi, Hıristiyan veya Mecusilere benzemek kastıyla giydikleri elbiseleri giyinmek küfürdür.

Bir kimse diğerine sana ve Müslümanlığa lanet olsun derse kafiridir. Bir kimse ezan okuyan birine yalan söylüyorsun derse kafir olur.  İçkinin haram oluşu kuran da sabit değildir diyen kafir olur. Sarhoşlu veren bir şeyi içmeyi helal gören kafir olur.

Bir kimse birinin gelişi veya buna benzer hallerde kurban keserse kafir olur. Güzel bir Hıristiyan kızı gördüğünde keşke Hıristiyan olsaydım da  şu kızı alsaydım diyen kafir olur. Bir kimse dünya da ekmek lazım ahirette ne olursa olsun derse kafir olur. Bir kimse birsi için Allah bunu niye yarattı sanki derse kafirdir.

Ahirete yönelik Küfür sözler: Bir kimse Kıyameti, Cennet ve Cehennemin varlığını, amellerin tartılmasını, sıratı, hesabı, insanların amel defterlerini, Şefaatı, inkar ederse kafirdir. Çünkü bu konuyla  alakalı Kitap, Sünnet ve icma vakidir.

Zorla küfür sözlerini söylemek: Bir kimse küfür sözleri söylemek zorunda kalırda kalbi imanla dolu olduğu halde o sözleri söylerse hiçbir şey lazım gelmez.

Küfür sözlerin hükümleri ve kaideleri

1- Küfre götürdüğü hususunda ittifak edilen lafızları söyleyenlerin amellerinin heder olduğu icma ile sabittir. Mesela  Mürted bunlardandır. Yeniden iman ettiğinde daha önce hac yapmış ise haccı iade eder.

2- Küfür olduğunda ihtilaf edilen sözleri söylemek tecdidi nikah (yani nikahı yenilemek)  yapması, tövbe etmesi ve bu lafızdan dönmesi emredilir.

3- Hata ile söylenen elfazı küfür küfre götürmez. söyleyen mümindir. Tecdidi  nikah ile emir olunmaz ancak tövbe ve istiğfar etmesi gerekir. Birinci ve ikinci maddelerde zikri geçen elfazı küfrün bahsettiği meselelerden biri de erkeğin tecdidi nikah ile emir olunması idi. Acaba kadınlardan böyle lafız sudur ederse durum ne olacak? Alimlerin çoğunluğuna göre kadın da tecdidi nikahla emir olunur. Bir kimse elfazı küfürden birini söylerse bakılır. O lafız bir çok yönlerinden küfrü icap ettirmesine rağmen, bir ciheti ile küfrü icap ettirmiyorsa, o kimsenin küfrüne kail olunmaz. Bu Müslümanlara kolaylık olması içindir.

Sapık mezhepler

Dalalette olan mezhepler yediye ayrılır:

1- Mutezile Mezhebi: Bu da kendi arasında 20 gruba ayrılır.

2- Şia Mezhebi: Bu da 22 gruba ayrılmıştır.

3- Mürcie Mezhebi: 5 gruba ayrılmıştır.

4- Cebriye Mezhebi

5- Müşebbihe Mezhebi

6- Hariciye Mezhebi: Bu da 20 gruba ayrılmıştır.

7- Neccariyye Mezhebi: üç gruba ayrılmıştır.

Peygamberimizin (s.a.v) “Onlar benim ve ashabımın yolunda yürüyenledir” buyurarak tebcil ettiği  “hak mezhepler”  ise üçtür:

1- Selef muhaddisleri

2- Eşariler

3- Ehli sünnet vel Cemaat. Bu Mezhepler her türlü batıldan uzaktır.

Sapık Mezheplerin halleri ve Ehli Sünnetten ayrıldıkları Noktalar

1- Kaderiye Mezhebi: Bunlar “Şer Allah’ın takdiri değildir ve her kes yaptığının failidir” dedikleri için tekfir edilmeleri vaciptir.

2- Keysaniyye Mezhebi: “Allah (c.c) hakkında pişmanlık ve yanılma caizdir” dedikleri için tekfir edilmeleri vaciptir.

3- Rafiziler: Ruhlar bir cesetten diğer bir cesede geçerek ebedileşir. Allah’ın ruhu ise 12 imama girer derler. 12 imamın ilah olduğunu iddia ederler. Cebrailin  (a.s) vahyi Hz. Ali yerine yanlışlıkla Hz.Muhammede (s.a.v) getirdiğini söylerler.

4- Hariciler: Hz. Osman, Hz. Ali, Hz.Talha, Hz. Zübeyr, Hz. Aişe ve kendilerinin dışındaki bütün Müslümanlara kafir dedikleri için küfre gitmişlerdir.

5- Yezidiler: Acem diyarın da zuhur edecek bir peygamberin Muhammed (s.a.v) ümmetini ortadan kaldırmasını bekledikleri ve buna inandıkları için tekfir edilmeleri vaciptir.

6- Neccariyye Mezhebi: Allah’ın sıfatlarını inkar,  Kuranı kerim yazıldığı zaman cisim, okunduğu zaman da arazdır dedikleri için tekfir edilmeleri vaciptir.

7- Şeytaniye Mezhebi: Allah ancak murat ve takdir ettiği zaman bilir. Ondan önce bir şey bilmez demişlerdir.

8- Mutezileden bir Grup: Bunlar Allah (c.c) Haşa  ne görünür ne de görür demişlerdir.

9- Cebriye Mezhebi: Bunun da tekfiri vaciptir. Bunlara göre kulun kudreti, kazanması ve tesiri yoktur. O cansız bir varlık gibidir. Demişlerdir.

10- Mürcie: Mümin ve Kafirlerin işlerini Allah’a bırakırız. Mümin cennetlik, kafir cehennemliktir. Diyemeyiz. İyi amellerimiz makbul kılınmış kötü amellerimiz bağışlanmıştır, ameller farz değil fazilettir demişlerdir.

11- Mücessime: Bunlarda Allah’ın hususi mekanı vardır, o da arştır. Demişlerdir.

Mezhepler hakkında daha geniş bilgi edinmek isteyenler Muhammed Ebu Zehra’nın Mezhepler Tarihine bakabilirler.

Allah (c.c) Nebiyi Muhterem (s.a.v) hürmetine sizi ve beni dil kaymalarından, hata ve nisyan ile de olsa küfür lafızlarını kullanmaktan muhafaza eylesin ve Ehli Sünnet Yolundan zerre kadar bile olsa  ayırmasın.   Amin   Vesselam Veddua

Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.