Hürmet-i Musahare ve Flört
Evlenme sonucu meydana gelen akrabalarla evlenme yasağı. Sıhriyete dayanan haramlık. Sıhriyet, eşlerden birini diğerine bağlayan hukuk; bir râbıtadır. Sonradan boşanma veya ölüm sebebiyle evlilik sona erse bile sıhri akrabalık devam ettiği için, bu, mutlak bir evlenme engeli teşkil eder.
Aynı şekilde gayri meşru ilişkilerde de hürmeti musahare Hanefi mezhebine göre devreye girer. Onun için hürmet-i musahare meselesinin çok iyi bilinmesi gerekir. Yoksa kişi bilmeden kendi hısımıyla evlenmiş olur. Özellikle günümüz Müslüman gençliğinin bu hükümleri çok iyi bilmesi gerekir. Günümüzde maalesef gençler Arkadaşız, Sevgiliyiz, Flört ediyoruz adı altında zinadan başka bu dinin haramını da işlemektedirler.
Kur’ân-ı Kerîm’de evlenme engeli doğuran sıhrî hısımlar dört gruba ayrılır. Üvey kızlar; Bir erkeğin evlendiği kadının, başka kocadan olma kızları, oğlunun kızları yahut kızının kızları bulunursa, üvey baba bunlarla ebedî olarak evlenemez.”… Kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup himayelerinizde bulunan üvey kızlarınızla evlenmeniz size haram kılındı” (en-Nisâ, 4/23). Bu engelin doğması için üvey baba ile, kızın annesinin cinsi temasta bulunması veya sahîh halvetin olması gerekir.
Kayın vâlideler: Bir erkek evlendiği kadının anası ve nineleri ile ebedî olarak evlenemez. Kendi evliliği boşanma veya ölümle sona erse bile engel devam eder. “…Eşlerinizin anneleri.. . ile evlenmeniz size haram kılındı” (en-Nisâ, 4/23).
Baba ve dedenin kızları: Bir kimse babasının ve dedelerinin karısı ile, yani üvey ana ve nineleriyle evlenemez. “Babalarınızla evlenmiş olan kadınlarla evlenmeyin. Ancak (Câhiliyyet devrinde geçen) geçmiştir. şüphe yok ki o, bir hayasızlıktı” (en-Nisâ, 4/22). Bir kadının üvey baba ve dedeleriyle evlenmemesi hususu ilk maddede incelenmişti .
Gelinler: Bir kimse oğlunun karısı veya torunlarının karısı ile evlenemez. Âyette; “Kendi sulbünüzden gelmiş oğullarınızın karısı sizlere haram kılındı” (en-Nisâ, 4/23) buyurulur. Buna göre himaye veya evlatlık maksadıyla alman çocuklarla, himayeye alan arasında bir evlenme engeli doğmayacağı gibi, himayedeki bir erkeğin karısı ile himaye eden arasında da sıhrî bir hısımlık doğmaz.
İslâm hukuku temelde evlatlık müessesesini kabul etmemiştir. Câhiliyye devrinde evlât edinme çok yaygındı. Evlât edinen, evlatlığının karısıyla evlenemiyordu. Kur’ân yerleşmiş bu cahilî adeti ilelebed kaldırmak, Allah’ın rızasına uygun olanı yerleştirmek için Hz. Zeyd’in boşadığı hanımı Zeyneb’i Hz. Peygamber’e nikahlamıştır.
bir erkek, kayınvalidesinin elini öperken şehvetlense, hürmet-i musahere vaki olur. Hanımı kendisine ebedi haram olur. Bir gelin de kayınpederinin elini öperken veya başka şekilde dokununca şehvet hasıl olursa yine hürmet-i musahere hasıl olur. Yani bu kadına kocası ebedi haram olur. Bir baba ile kızı veya torunu yahut bir anne ile oğlu veya torunu arasında hürmet-i musahere olursa, karı-koca birbirine ebedi haram olur. (Bezzâziyye)
Gayri Meşru İlişki Hürmeti Musahareyi gerektirirmi?
Bu sorunun cevabına geçmeden bir hatırlatmada bulunalım ki, İslamda Zinanın haram olduğu gibi zinaya götüren her şeyde Zinaya yaklaşmayın ayetinden dolayı haramdır. Ebû Hanîfe’ye göre, zina aynen evlilik gibi sihrî hısımlık meydana getirir. Çünkü nikâh cinsî temas anlamına gelir. Bunun meşrû veya gayr-i meşrû olması arasında bir fark yoktur. Hatta, bir kadını yalnız şehvetle öpmek veya okşamak, tenasül uzuvlarına bakmak evlenme yasağı doğurmaya yeterli sayılır. Aynı şey kadın için de geçerlidir. Böylece bir erkek bir kadınla zina edince, bu kadının annesi, ninesi… ile kızı ve kız torunları zina eden erkeğe haram olur. Aynı şekilde, zina eden kadın da, zina ettiği erkeğin usûl ve furûu ile evlenemez. Ahmed b. Hanbel ile İmam Mâlik’ten bir rivâyete göre de zina sıhrî hısımlık meydana getirir.
Günümüzde Havuzda veya plajlarda denizde yüzenlerin, birbirlerinin kaba avret yerlerini (zeker-ferç) şehvetle görmeleri de hurmeti müsahareyi gerektirmektedir. Su içinde olsa da bu hüküm sabit olur denilmiştir.
Flört veya metres hayatı yaşayanlar, birbirlerine şehvetle dokunmuşlarsa, öpüşmüşlerse, cinsi temas olmuş veya olmadan sevişmişlerse, sonradan birbirlerinden ayrılsalar, başkaları ile flört veya metres hayatı yaşasalar, bütün ilişki kurdukları kimselerle hısım olurlar, ilerde evlenecekleri zaman bu kimselerin yakınları olan (kardeş, oğul, baba, dede, anne, süt bakımından yakınlar gibi…) ile evlenmeleri sahih olmaz. Evlenirlerse dinen haram işlemiş olurlar. Aynı şekilde nikah akdi yokken nişanlı olanları da bu hüküm bağlar.
bakma veya dokunmanın kasden, bilerek olmasıyla unutarak, yanlışlıkla, zorlama ve uyurken olması arasında bir fark yoktur. Yine bu hususta ayık ile sarhoş, buluğ çağına ermiş olanla, mürahik yani buluğ çağına gelmiş olan ve akıllı ile deli arasında da bir fark bulunmamaktadır. Ayrıca haramlığı meydana getirecek şartların, yâni şehevî duygu ve belirtinin sâdece bir tarafta bulunması kâfidir. Her iki tarafta bulunmasına lüzum kalmaz. (el-Cezîrî, el-Mezâhibü’l-Erbaa, 4, 63-68; Bilmen, Ö. N., Hukuk-ı İslâmiye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu, 2, 92-96; İbn Âbidin, Reddü’l-Muhtar, 2, 278-248]
Günümüzde müslüman gençler için en büyük tehlikelerden biri, zinâya düşme riskidir. Zira ortam buna çok müsâittir. Bu sebeple bu tehlikeden kurtulmanın en güzel yolu ve çaresi de, bu ortamları terk etmek ve zinâya götüren yollara girmemektir. Zâten Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de “Zinâya yaklaşmayın. Zira o bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur” (17/İsrâ, 32) buyuruyor. Âyet, “zinâ yapmayın” demiyor da, “zinâya yaklaşmayın!” buyuruyor. Öyle ya, şartlar oluştuktan sonra, bütün yasaklar, engeller aşılıp bir kadın ve bir erkek, kimsenin olmadığı uygun bir yerde, baş başa kalınca, elbette ki, zinâdan kaçabilmek, bu azgın nefse (hevâya) söz geçirebilmek çok zor olacaktır. Herkes Yusuf (a.s.) değil ki… Nitekim Yusuf (a.s.) bile Cenâb-ı Hakk’ın yardımıyla zinâdan kurtulmuştur. Kur’an’da bu durum şöyle anlatılıyor: “Andolsun ki kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin burhânını görmeseydi o da kadına meyledecekti.” (12/Yusuf, 24). İş buraya kadar geldikten, zinâya yaklaştırıcı haramlara meylettikten sonra, zinâ kaçınılmaz olur. Bu sebeple İslâm’da zinâdan önce, zinâya götüren yollar haram kılınmıştır.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, insanın şehevî arzularını kontrol etmesi, nefsini zaptederek disiplin altına alması, gerçekten çok zorlaşmıştır. Öyle ki, önceleri bir fazilet olarak telâkki edilen iffet ve nâmus kavramı neredeyse alay konusu olmuştur. Evlilik öncesi cinsel ilişki, bazı çevrelerce normal karşılanmaktadır.
Bir toplumda Dalâlet/sapıklık ne kadar yaygın hale gelirse gelsin, müslümanı bağlayan şey “zaman ve zemin”, “düzen ve çevre” değil, Rabbinin hükümleridir, Peygamberinin tavsiyeleridir. Müslümanın ölçüsü Kur’an ve Sünnettir. Özellikle gençler, bu ölçü üzere hareket ederse, geçici zevklerin peşinden koşmak yerine, ebedî zevklerin tâlibi olursa, hayatları bir anlam kazanacaktır. Bu sâyede müslümanın iffet ve nâmusuyla, haysiyet ve şerefiyle, huzur ve saâdet içerisinde yaşaması mümkün olur. (Zinayla alakalı geniş bilgi için Zina ilahi bir yasaktır makaleme, Konuyla alakalı geniş bilgi için Fıkıh kaynaklarına bakınız)
Malasef Yorumlar Kapalı.