Dünyanın Korunmasından bahseden korunmuş tavan ayetlerinde ilmi incelikler
Bu ayette anlatılan ikinci inceliğe gelince:
Biz çoğunlukla pek farkında olmayız, ama her gezegene olduğu gibi dünyaya da çok sayıda göktaşı düşmektedir. Diğer gezegenlere düştüklerinde dev kraterler açan bu göktaşlarının dünyaya zarar vermemelerinin nedeni, gezegenimizi saran atmosferin düşmekte olan göktaşlarına karşı büyük bir direnç göstermesidir. Göktaşı bu dirence fazla dayanamaz ve sürtünmeden dolayı yanarak büyük bir kütle kaybına uğrar. Böylece, büyük felaketlere yol açabilecek bu tehlike, atmosfer sayesinde savuşturulmuş olur. Kuran, atmosferin yaratılışındaki bu özelliği şöyle ifade ediyor: “Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık, onlar ise bunun ayetlerinden yüz çevirmektedirler.” (Enbiya Suresi, 32)
Gökyüzünün “korunmuş bir tavan” oluşunun en önemli örneklerinden biri yukarda yazdığımız dünyayı saran manyetik alandır. Atmosferin en üst tabakası “Van Allen” adı verilen bir manyetik kuşaktan oluşur. Bu kuşak dünyanın çekirdeğinin sahip olduğu özellikler nedeniyle ortaya çıkmıştır. Çekirdek, demir ve nikel gibi manyetik özelliği olan ağır elementleri içerir. Ancak bunlardan daha önemlisi çekirdeğin iki farklı yapıdan oluşmuş olmasıdır: İç çekirdek katı, dış çekirdek ise sıvı haldedir. Çekirdeğin bu iki katmanı birbiri etrafında hareket eder. Bu hareket ağır metaller üzerinde bir çeşit mıknatıslanma etkisi yaparak bir manyetik alan oluşturur. İşte Van Allen Kuşakları bu manyetik alanın, atmosferin en dışına kadar ulaşan bir uzantısıdır. Bu manyetik alan sayesinde dünya, uzaydan gelebilecek olan tehlikelere karşı korunmuş olur.
Bu tehlikelerin en önemlilerinden biri, “Güneş rüzgarları”dır. Güneş, dünyaya ısı ve ışıktan başka, radyasyon ile beraber saatteki hızı 1.5 milyar kilometreyi bulan, proton ve elektronlardan oluşan bir rüzgar da gönderir. Güneş rüzgarları, dünyanın 40.000 mil uzağında manyetik halkalar çizen Van Allen Kuşakları’ndan geçemezler. Parçacık yağmuru şeklindeki Güneş rüzgarı, bu manyetik alanla karşılaşır ve ayrılarak bu alanın çevresinden akar.
Güneşten gelen X ve ultraviyole ışınlarının büyük bölümü ise atmosfer tarafından emilmektedir. Bu emilme olmadan, yeryüzünde hayat olması ise mümkün değildir. Dünyanın dışında var olan bu enerji kuşağı ilginçtir Uzaydan bakıldığında örümcek şeklini andırır. Kuranda örümcek (ankebut) isminde bir sure vardır malumunuz. Bu surede rabbimiz evlerin en dayanıksız olanının örümceğin evi olduğunu vurgulayarak bizlere adeta örümcekle dünyayı mecazen kastetmiş ve dünyaya bel bağlayanların güvenenlerin, bu geçici yaşam yerinin bir örümceğin evi kadar fanidir asıl yurt, ev ahirettir diye anlatmak istemiştir. Hemde bu ayetlerin akabinde bunlarda alimler için ibretler vardır buyurarak dünyanın dış enerji yapısının da durumunu örümceğe benzediğini, bilenlere, ehli ilime mesaj olarak vermiştir ve bilimsel bir hakikatine temas etmiştir.
Van allen kuşağını gösteren resim
İşte bu Etrafımızı saran atmosferik kuşaklar, sadece zararsız orandaki ışınlar, radyo dalgaları ve görünür ışığın dünyamıza ulaşmasına imkân verecek bir geçirgenliğe sahiptirler. Eğer atmosferimiz bu geçirgenlik özelliğinden yoksun olsaydı ne haberleşme dalgalarını kullanabilir, ne de canlılığın temeli olan gün ışığını bulabilirdik.
Dünyayı saran ozon tabakası da Güneş’ten gelen ve canlılar için zararlı olan morötesi ışınların yere kadar ulaşmasını önlemektedir. Güneş’ten gelen ultraviyole ışınları yeryüzündeki tüm canlıları öldürecek kadar fazla enerji yüklüdürler. Bu nedenle, dünyada yaşamın var olabilmesi için, gökyüzünün “korunmuş tavan”ına bir de ozon tabakası eklenmiştir.
Ozon, oksijenden üretilir. Oksijen gazının (O2) moleküllerinde 2 oksijen atomu bulunurken, ozon gazının (O3) moleküllerinde 3 oksijen atomu bulunur. Güneş’ten gelen ultraviyole ışınları, oksijen gazına bir atom daha ekleyerek ozonu oluştururlar. Ve ultraviyole sayesinde oluşan ozon tabakası, öldürücü ultraviyole ışınları tutarak yeryüzünde yaşamın en temel şartlarından birini oluşturur.
Kuranın yedi kat gökler ayetinin konumuza bakan kısmı da vardır. Atmosfer tabakasının da 7 kattan oluşmasıdır. Dönüşü olan göğün, korunmuş tavan ifadelerinin daha iyi anlaşılması için bu atmosfer tabakaları da bilinmelidir. Çünkü bunların hepsi bir bütündür. Ayetlerde bahsedilen sistemi, özellikleri anlatmaktadır. Bu yüzden kısaca atmosfer tabakalarına temas edeceğiz.
Bilim adamları atmosferin birçok katmandan oluştuğunu keşfettiler. Katmanlar, basınçları ve bunları oluşturan gazların bileşimi gibi belirgin fiziksel özelliklerle birbirlerinden farklılaşırlar. Atmosfer veya havaküre, dünyanın kütleçekimi ile gezegenin çevresini sarmalayan gaz tabakası. Yaklaşık %78’i azot, %21’i oksijen, %0.93 argon, %1 su buharı ve kalan kısmı diğer bazı gazların karışımından oluşmuştur. Bu gaz karışımına genel olarak hava adı verilir. Atmosfer Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşü nedeniyle kutuplarda ince (alçak), ekvatorda geniştir. Atmosfer morötesi güneş ışınımı emmek ve gece ve gündüz sıcaklıklarını dengelemek suretiyle Dünya’daki yaşamı korur.
İyonosfer :
Atmosferin elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyon’ların ve serbest elektronların bulunduğu 70 km ile 500 km lik kısmı. 2. Arz atmosferinin dış bir kuşağı. Güneşten veya yıldızlar arası uzaydan gelen ışımalar, burada atmosfer gazlarının atom ve moleküllerini iyonlar veya elektrikle harekete getirir. İyonosferin yüksekliği zamana ve mevsime göre değişir fakat sınırının 25 ila 50 mil arasında olduğu kabul edilir. Işıma ve yansıtma özelliklerine göre çeşitli tabakalara ayrılır. Karakteristik bir olay, bazı radyo dalgalarını yansıtmasıdır. Bu katmanda gazlar iyon halinde bulunur. Bu yüzden radyo dalgaları çok iyi iletilir. Sıcaklık yüksektir, ancak gazlar çok seyrek olduğu için sıradan bir termometreyle ölçülen sıcaklık düşüktür.
Magnetosfer:
Bu katmana “mıknatısküre” ya da “çekimküre” de denilmektedir. Yeryüzü yoğun bir radyasyon alanıyla kaplı olup, bu radyasyon alanına Van Allen Alanı adı verilmektedir. Van Allen alanı iki kuşağa bölünmüştür ve dünyayı tümüyle çevrelemez.
Egzosfer:
Atmosferin en üst katıdır. Az miktarda hidrojen ve helyum atomlarından oluşur. Kesin sınırı bilinmemekle birlikte üst sınırının yerden yaklaşık 10.000 km yükseklikte olduğu kabul edilmiştir. Bu katmandan sonra artık bir sınır olmadığı için boşluğa geçiş başlar. Yapay uydular bu katmanda bulunurlar, yerçekimi çok düşüktür ve gazlar çok seyrektir.
Termosfer:
Mezosferden itibaren 640 km yüksekliğe kadar uzanan katmandır. Bu katmanda güneş ışınları yoğun olarak hissedilir. Sıcaklığı güneşin etkisine göre 200 ile 1600 °C’dir. Bu katmanda gazlar iyon halinde bulunur ve iyonlar arasında elektron alışverişi oldukça fazladır. Bu nedenle haberleşme sinyalleri ve radyo dalgaları çok iyi iletilir.
Mezosfer:
Stratosferden itibaren 80 km. yüksekliğe kadar uzanır. Küçük boyutlu gök taşları bu katmanda sürtünmenin etkisiyle buharlaşarak kaybolur.
Ozonosfer ve Kemosfer olarak iki kısımdan oluşmaktadır.
Stratosfer:
Troposferden itibaren 50 km yüksekliğe kadar uzanır. Yatay hava hareketleri (rüzgarlar) görülür. Su buharı bulunmadığı için dikey hava hareketleri oluşmaz. Yalnızca yatay hareketlerin oluşması da diğer tabakalar ile stratosfer arasında bu katmandan kaynaklanan bir taşınım olmamasına sebep olur. Bu durum çok tehlikeli olabilir çünkü diyelim ki bir yanardağın patlamasından ortaya çıkan küller troposferi aşıp stratosfere ulaşırsa burada birikir ve kalıcı bir kirlilik oluşturur. Sıcaklık değişimi olmayan yer 11–25 km arasıdır. Stratosferin sıcaklığı -55 °C ile -3 °C derece arasında değişir. Stratosferde yerçekimi azaldığı için cisimler gerçek ağırlıklarını kaybederler. Bu katmanın üst kısımlarında ozon gazları bulunur ve güneş ışınlarını çeken bu gazlar katmanın ısınmasına nedendir.
Atmosferin yere temas eden en alt katmanıdır. Gazların en yoğun olduğu katmandır. Ekvator üzerindeki kalınlığı 16–17 km, 45° enlemlerinde 12 km, kutuplardaki kalınlığı ise 9–10 km’dir. Katman kalınlığının ekvatorda ve kutuplarda farklılık göstermesinin nedeni, ekvatorda ısınan havanın hafifleyerek yükselmesi ve merkez kaç kuvvetinin bulunması, kutuplarda ise havanın soğuyarak çökmesi ve merkezkaç kuvvetinin bulunmamasıdır. Yani bu değişikliklerin sebebi sıcaklık farklılıkları ve merkezkaç kuvvetinin etkisidir.
Troposfer:
Troposfer atmosferin en önemli katmanıdır diyebiliriz çünkü gazların %75′i su buharının ise tamamı bu katmanda bulunur. Buna bağlı olarak hava akımları, bulutluluk, nem, yağışlar, basınç değişiklikleri gibi bilinen bütün meteorolojik olaylar bu katmanda meydana gelir, güçlü yatay ve dikey hava hareketleri de bu katmanda oluşur. Troposfer genellikle yerden yansıyan güneş ışınlarıyla ısınır bu nedenle alt kısmı daha sıcaktır ve yerden yükseldikçe sıcaklık 100 metrede 0.65 °C azalır ve tabakanın sonunda-56.5 °C’ye kadar düşer. [1]
Kısacası; eğer dünya çekirdeğinin manyetik alan oluşturacak bir özelliği olmasaydı, atmosfer zararlı ışınları süzecek yapı ve yoğunlukta olmasaydı, kuşkusuz dünya üzerinde yaşam sözkonusu olamazdı. Ve kuşkusuz hiçbir insanın ya da başka bir canlının bunları düzenlemesi de mümkün değildir. Açıktır ki, insanın yaşamı için “olmazsa olmaz” şartlar olan bu koruyucu özellikler, Allah tarafından var edilmiş ve gök, “korunmuş bir tavan” olarak yaratılmıştır. Bu sebeple ferman eder ayette: Görmüyor musunuz ki, şüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanları emrinize âmade kılmış, açık ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerini genişletip-tamamlamıştır. (Lokman, 20)
Başka gezegenlerin bu tür “korunmuş tavan”lardan yoksun olması, dünyanın insan yaşamı için özel olarak yaratıldığının bir başka göstergesidir. Örneğin, Mars gezegeninin çekirdeği katıdır ve bu nedenle etrafında da manyetik bir koruma söz konusu değildir. Mars’ın büyüklüğü dünyanınki kadar olmadığı için çekirdekte sıvı kısmı oluşturacak kadar bir basınç doğuramamıştır. Ayrıca gezegenin uygun büyüklükte olması da manyetik alan için yeterli değildir. Örneğin, Venüs’ün çapı yaklaşık dünyanınki kadardır. Kütlesi dünyanınkinden ancak % 2 daha azdır ve ağırlığı da hemen hemen dünyanınkine eşittir. Dolayısıyla hem basınç açısından hem de diğer nedenlerle Venüs’te de metalik bir sıvı çekirdek kısmının oluşması kaçınılmazdır. Buna rağmen Venüs’te de manyetik alan yoktur. Bunun sebebi Venüs’ün Dünya’ya göre oldukça yavaş dönmesidir. Dünya kendi etrafındaki turunu 1 günde tamamlarken Venüs bir turu 243 günde tamamlıyor. Gerçi dünya gibi yaşama elverişli evrenlerde yerler, dünyalar vardır. Biz yukarda bilimin verdiği bilgilerden dolayı bu örnekleri veriyoruz. İlerde yeri geldiğinde bu konuda (dünyalar) bilgi verilecektir.
Dünyanın “korunmuş tavan”ını oluşturan manyetik alanın var olması için, Ay’ın ve komşu gezegenlerin büyüklükleri ve dünyaya uzaklıkları da önemlidir. Komşu gezegenlerden birinin şimdikinden büyük olması, o gezegene büyük bir çekim kuvveti kazandıracaktı. Komşu gezegenin sahip olacağı bu büyük çekim kuvveti, dünyanın çekirdeğindeki katı ve sıvı kısımlardaki hareket hızını değiştirecek, bugünkü şekilde bir manyetik alanın oluşmasına engel olacaktı.
Yukarda görüleceği üzere, 7 kat göklere karşılık dünyamızın korunmuş tavan olma özelliği, atmosfer tabakaları da yedidir. Aynı şekilde Talak 12 ayetinde yerden de bir o kadarını yaratan ifadeleri göklerin 7 kat oluşu gibi dünyamızın, yerkürenin de 7 katmandan oluşunu ifade eder. Malumunuz dünyamızda 7 katmandan oluşmuştur. 1.Kat Litosfer(su) 2.Kat Litosfer(kara) 3.Kat Astenosfer 4.Kat Üst manto 5.Kat Alt manto 6.Kat Dış çekirdek 7.Kat İç çekirdek. [2]
Evet, unutulmasın ki, dünyanın özellikleri, katmanları bilgileri de birçok bilgi gibi, son birkaç yüz yıla ait keşif ve bilgilerdir. Yani yerkürenin iç kısımlarına inildikçe, ateşin, magmanın varlığı efendimizin s.a.v döneminde bilinen bir şey değildi. Ama bizler bazı hadislerde efendimizin s.a.v bu bilgiye sahip olduğunu anlıyoruz. Bu durum bile aslında başlı başına, onun s.a.v bilgi kaynağının her şeyi bilen bir kudret olduğunu göstermektedir. Hadisçi İbn Hibbân Resûlüllah’ın dünya ve ahret ateşlerinin örneklerini verdiği bir hadisin son kısmında şöyle dediğini rivayet eder; “Dünya ateşi deniz suyu ile karıştırılmıştır. Eğer böyle olmasaydı Allah bu ateşte hiç kimseye bir fayda yaratmamış olurdu”[3] görüldüğü gibi günümüzde bilinen bir bilgiyi efendimiz s.a.v bildirmiştir. Tabi bu hadiste bilimin şu an bilmediği bir bilgide saklıdır. Burada ifade edilen deniz suyu örnek cümledir ve sadece bildiğimiz denizleri kastetmez. Aynı şekilde magma tabakasından sonra bir su katmanının olduğunu da ifade eder. Yani bilim adamları iyi araştırmış olsa dünyanın iç katmanlarında denizlere denk gelecek belki daha fazla bir su katmanını bulacaklardır. Veya suyun katı hali olan buzuldan oluşan tabakalar bulacaklardır.
Görüleceği üzere yerlerden göklere doğru bu yedi kat her şeyde varsa, o zaman madde de yedi kat olabilir sorusu aklınıza gelebilir. Şu an ki bilimin verilerine göre atom altı parçacıkları ve madde de yedi katmandan oluşuyor. Bu günkü fizik bilgilerimiz, hidrojenden radyoaktif elementlere kadar atomların yedi tabakaya sahip olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde madde de yediye uyumludur. Elementler, parçacıklar, atomlar, moleküller, makro moleküller, virüsler ve DNA, tek hücreli canlılar, çok hücreli canlılar (hayvanlar ve insan). [4]
Bu ayette bahsedilen 7 ayrı arz(dünya) meselesine ilerde dünyanın yaratılışı meselesinde değinilecektir.
Kısacası dünya göğünün “korunmuş tavan” özelliğine sahip olması, dünyanın çekirdeğinin yapısı, dönüş hızı, gezegenler arası uzaklık ve gezegenlerin kütlelerinin uyumu kadar, galaksilerin ve evreninde içindeki sistemin uyumu ve ahengi önemli rol oynamaktadır. Kuranın bu mucizevi uslubunu görmemek mümkün değildir. Bir tek ayetle birçok şey anlatma özelliğine sahip olan bu kelam, buraya kadar verilen bilgilerden de anlaşılacağı üzere, yedi kat gökleri anlattığı ayetlerde aşağıdan yukarı doğru, sistemin aynı işlediğini gözler önüne seriyor. Zerreden (Atom altı parçacıkları) küreye her şeyde aklı durduran bir sistem, benzerlik, uyum, ölçü denge söz konusudur. Bu hakikatlerde bize kuranın bir beşer kelamı olmadığını haykırıyor.
[1] (atmosphere.” Encyclopædia Britannica Ultimate Reference Suite. Chicago: Encyclopædia Britannica, 2011.- ayrıca wikipedia.org)
[2] (bkn. Encyclopedia Americana’nın (9/188), Wikipedia.org.dünya mad.)
[3] (İbn Hıbbân, TX/276, No. 7420.)
[4] ( Kocabaş, Şakir, Kur’an’da Yaratılış Uzay ve Maddelerin Yaratılışı s.72)
Allah razı olsun