Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
13 yıl önce tarafından yazıldı, 378 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

Alem-i Misâlin Mahiyeti

Varlık Âleminde Maddî Olmayan Bir Alem Daha Vardır:

Bu alem hakkında Şah veliyullah (Huccetullahul-Baliğa) adlı eserin diyor ki Bil ki: Pek çok hadîs, varlık âleminde maddî olmayan bir baş­ka âlemin daha var olduğunu göstermektedir. Bu âlemde, mana­lar, kendilerine uygun bir suretle tecessüm etmekte ve eşya henüz yeryüzünde tahakkuk etmeden önce burada bir tür gerçekleşmek­tedir. Meydana geldiği zaman o mana orada nasıl idiyse, maddî varlık âleminde de aynen öyle olmaktadır. Halka göre bir cismi bu­lunmayan şeylerden birçoğu (buradan) intikal eder ve iner; insan­ların hepsi onları göremez.

Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

(1)-“Cenab-ı Hak rahmi/akrabalık bağını yarattığı zaman rahm[1] kalktı ve dedi ki: Ya Rabbî burası (akrabalık bağını) koparmaktan sana sığınanların iltica ettiği yerdir.”[2]

Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

(2)-“Kıyamet günü Bakara suresi ile Âl-i İmran suresi iki bulut veya iki gölge gibi veya bir sürü kuş gibi gelerek kendi ehilleri-ni(kendilerini okuyup onlarla amel edenleri) müdafaa ederler.”[3]

Yine Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

(3)-“Kıyamete bütün ameller gelir. Evvela namaz, sonra sadaka, Sonra oruç gelir. ”[4]

Yine Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

(4)-“Ma’rûf ile münker Kıyamet günü herkese karşı dikilir. Ma’rûf herkesi müjdeler; münker, benden uzaklaşınız, der. Fakat hepsi ondan ayrılamaz.”[5]

Yine Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

(5)-“Kıyamet günü Cenab-ı Hak günleri (kendi heyetleriyle) olduğu gibi bir araya toplar. Yalnız Cum’a, parlak ve güzel olarak gelir.”[6]

Yine Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

(6)-“Dünya kıyamet günü çirkin, dişleri morarmış, yüzüne bakılmaz bir kocakarı gibi diriltilecektir.”[7]

Yine Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

(7)-“Siz benim gördüğümü görebilir misiniz? Ben, evlerinizin için de fitne yerlerini, yağmurları gördüğüm gibi görüyorum.”[8]

Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem İsrâ hadîsinde buyurdu:

(8)-“Dört nehir gördüm: İkisi zâhir, ikisi bâtın, Cebrâil’e bunlar nedir? dedim. (Cibrîl de), Bâtın olanlar cennettedir. Zâhir olanlar Nil ile Fırat’tır, dedi.”[9]

Küsûf namazına ait hadîste,

(9)-“Bana Cennet ile Cehennem tasvîr olundu.”

Bir rivayete göre bu hadîste,

(10)-“Cennet ve Cehennem, benimle kıblenin duvarı arasında bana tasvîr olundu.” [10]

Aynı hadîste,

Resûlüllah sallallâhu aleyhi ve sellem’in cennetten bir salkım koparmak için elini uzattığı, Cehennemin karşısında hararetten gerilediği, Cehennemde hacıların mallarını çalanı, kedisini ölünceye kadar bağlayan kadını, Cennette köpeğe su veren fahişeyi gördüğünü, söylemiştir.

Ve yine,

(11)-“Cennetin istenmeyen ve hoşlanılmayan şeylerle, Cehennemin de nefsin şiddetle arzu ettiği şeylerle çevrilmiş ve örtülmüş oldu ğu”nu söyledi. [11] Cibrîl’e ikisine de bakmasını emretti

Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem’in diğer bir hadisinde,

(12)-“Belâ iner, dua onu defeder,” deniliyor.[12]

Yine Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

(13)-“Cenab-ı Hakk aklı yarattı. Ona, gel, buyurdu. O da geldi. Sonra ona git, buyurdu. O da gitti.”[13]

Yine Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

(14)-“Ölüm bir koyun gibi getirilerek cennet ile cehennem arasında kesilecektir.”[14]

Kur’ân-ı Kerim’de Hazreti Meryem’den bahs olunurken,

“O’na elçimizi gönderdik, o da ona tam bir insan şeklinde temessül etti” buyrulmaktadır.[15]

Yine hadîste rivâyet olunduğuna göre,

(15)-Hazreti Cibrîl Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem’e görünür, Resûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi ve sellem onunla konuşur, fakat başkaları onu görmezlerdi.[16]

Diğer hadîslere göre,

(16)-“Kabir yetmiş arşın kadar açılır,”[17]

Yahud,

(17)-“Kâfire kabri adamın kaburgaları birbirine girene kadar daraltılır.”[18]

(18)-“Melekler kabre gelerek sual sorarlar.”[19]

(19)-Ölünün ameli gözünün önüne gelir.[20]

(20)-“Melekler ölüye ellerinde ipekler veya sert bezlerle gelir.”[21]

(21)-“Ölünün cesedini demirden topuzlarla vurur, ölü meşrıktan mağribe kadar duyulan feryatlar çıkarır.”[22]

(22)-“Kâfire doksan dokuz yılan musallat olur. Bunlar onu kıyamete kadar sokar ve parçalar.[23]

(Bundan sonra, Şah Veliyyullah eserinin diğer fasıllarında vahy’i, mi’rac’i, melâike’yi görmeyi, nebîler ile karşılaşmayı, beratı, sidret’ül müntehâ’yı, ve bunlara ben zer hâdiseleri misâl âlemiyle temas ettirerek izah eder.)

Elhâsıl bu hadîsler gayet çoktur. Bu hadîslere dikkat eden insan üç şık karşısında kalır:

1.     Onların zâhirini kabul ederek yukarıda anlattığımız âlem(-i misâl)’i isbat etmek. Hadîs âlimlerinin kâidesi de budur. Süyûtî de buna dikkat çekmiştir. Ben de o fikirdeyim.

2.     Yahud bu vâkıalar onlara ma’rûz olanın cinsinden hâriç değilse de onun cinsine görülür. Gözüne temessül eder, denilir. Abdullah İbnü Mes’ud da o gün sema apaçık bir dumanla gelir.[24] âyeti celîlesini tefsîr ederken insanların kıtlığa ve kuraklığa uğrayarak açlıktan gökyüzünü dumanlaşmış göreceklerini beyan eder.

3.     Yahud bunların başka ma’nâlarını anlatmak için bir takım temsîller olduklarını söyler. İmâm Gazâlî kabir azabından bahsederken bu üç makâmı anlatmış ve ‘bu hadîslerin sahîh olan zâhiri ve gizli olan sırları vardır. Fakat bu sırlar basîret sahiplerine aşikardır. Bu hakîkatler kime açılmazsa o hadîslerin zâhirlerini inkâr etmemelidir, çünki îmânın en aşağı derecesi teslim olmak ve tasdîk etmektir,’ demiştir. Yalnız imamı Gazali misal alemine hayali vucud ismini vermiştir.

İmâm Gazâlî Hayâlî Vücûd’u şu şekilde tarif ediyor.

Hayâli vücûdun manası lisân-ı halin bir temsîl gibi his olunması ve müşâhede edilmesidir. Bu Enbi-yâ’nın hal ve şânına layıktır. Bununla rüya arasındaki farkı gösterebiliriz. Rüyalarda (lisân-ı hal/hal dili) Peygamberlerden başka sâir insanlar tarafından görülür; sâir insanlarda rüyalarda bir takım sesler duyarlar. Mesela insan rüyasında deve ile konuştuğunu, yahud atının kendisine söz söylediğini, yahud bir ölüden bir şey aldığını veya (ona) bir şey verdiğini, yahud parmağından bir ay doğduğunu, yahud tırnağının bir kaplana çevrildiğini görebilir. Alelâde insanların rüyalarında gördükleri bu şeyleri, nebîler uyanıklık halinde görürler. Bu hayvanlar onlarla uyanıklık halinde konuşur. Uyanıklık halinde bunları gören bir adam için, hayâli kelam ile dille konuşulan kelam arasında bir fark yoktur. Alelâde insanlar ise rüyadan uyanmakla bir lahza evvel gördükleri şeylerin yok olduğunu görürler.

(Tam Velîlik) makamına yükselen insanlar, yalnız bu temsîlleri görmekle kalmaz, isterse bunları başkalarına da gösterirler. Bu gibi adamlar, hâiz oldukları rûhâni kuvvet dolayısıyla kendilerini dinleyenlere de gördüklerini göstermeye muktedîr olurlar.

İmâm Gazâlî İhya-i Ulûm isimli eserinin Kabir Azâbı bölümünde bu noktayı açıklar.

İmamı Rabbanide (k.s) bu hususta der ki:Varlıkların kendilerinin değil de sûretlerinin, görünüşlerinin bulunduğu âlem. Âlem-i misâl, âlem-i şehâdet gibi vardır. Vehim ve hayâl değildir. Âlem-i misâl bütün âlemlerin (yaratılmışların) en genişidir. Âlemlerin hepsinde bulunan her şeyin âlem-i misâlde bir sûreti, bir görünüşü vardır. Akla hayâle gelen şeylerin, mânâların bu âlemde bir sûreti, görünüşü vardır. Yine İmâm Rabbânî, Mektubât’ında diyor ki; Mümkinat/varlıklar âlemi üç kısımdır: Ruhlar âlemi, Misâl Âlemi, Cisimler âlemi.

Misâl Âlemine berzah da denir, çünki ruhlar âlemiyle cesetler âleminin arasındadır. Ruhlar âlemiyle cesetler âleminin ma’nâlar ve hakikatleri latîf sûretlerle Misâl Âlemine bir ayna gibi akseder, yansır. Orada ma’nâ ve hakîkatin müstakil ve münâsib bir sûreti vardır. Gerçekte bu berzah âleminde hiçbir şekil ve sûret yoktur. Orada sûretlerle şekiller diğer âlemlerden akseder. Berzah âlemi bir ayna gibidir, aynanın içinde hiçbir sûret yoktur. O yalnız dışarıdaki sûretleri gösterir
Bediüzzaman’ın da bu alemin tarifi için; “Gördüm ki, Alem-i Misâl, nihayetsiz fotoğraflar ve her bir fotoğraf, hadsiz hadisat-ı dünyeviyeyi aynı zamanda hiç karıştırmayarak alıyor. Binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinema-i uhreviye ve faniyatın fani ve zail hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarının meyvelerini sermedi temaşagahlarda ve Cennette Saadet-i ebediye ashablarına dünya maceralarını ve eski hatıralarını levhaları ile gözlerine göstermek için pek büyük bir fotoğraf makinesi olarak bildim…”
Ne şekilde olursa olsun, ayan-ı sabiteye ait manevi suret ve modellerin akis ve temessül ettikleri âlem veya merayaya (aynalara) “alem-i misâl” denir.

Bu âlemde şekillenen resimlere de “suver-i misâliye” denir.
Daha sonra meydana gelen hissî ve maddî suretler bu manevi heyetlerin tecessüm veya gölgeleri mahiyetindedir.

Âlem-i Misâle ait bu suretler de ikiye ayrılır:

1-Bu suretlerin sırf ruhani ve latif olanına “mutlak misâl âlemi” denir.

2-Bu suretlerin, mücessem ve tekasüf etmiş olanına da “mufassal misâl alemi” denilmiştir.

Suretlerin görünmesi, ister alem-i hâbda, ister alem-i nevmde, ister alem-i rüyada, ister alem-i mânada olsun, “alem-i misâl” olarak ifade edilmiştir.
Alem-i misâl, Bediüzzaman’ın ifadesiyle alem-i şehadet ve avalim-i guyubu, bir bir gösteren büyük bir fotoğraf makinesi hükmündedir.
Ayan-ı Sabite takdir safhası ise, Alem-i Misal kaza noktasıdır.
“Hüküm” ile ortaya çıkan “kaza”lara da alem-i misâl denmiştir.
Ayan-ı Sabitenin hükümleri değişmez, Alem-i Mi-sal’in levhaları değişebilir.

Buraya kadar verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere Alemi misal alemlerin en genişidir ve diğer alemlerin suretlerini kendinde toplamıştır. Bazı alimlerin rüyalar alemiyle aynıdır veya şah veliyullahın da miracla melekler alemiyle vs. bu alemi bağdaştırması bu alemin içinde hepsinden suretler barındırmasıdır. Kuranda Yusuf suresi alemi mana, rüya veya misal için en bariz örneklerin bulunduğu suredir özelikle rüyaların geçtiği ayetler ve bu rüyaları Yusufun (a.s) izahı ve bu izahın aynıyla Rabbimizin manayı tahakkuk ettirmesi yaratması yukarda ki alimlerimizin bu alemle alakalı verdikleri bilgilerle adeta örtüşüyor.(Yusuf (a.s) ve Alemi mana, misal aralarında ki sıkı bağı ve izahını anlamada yardımcı olacak şeyh Arabi hazretlerinin Fususul-Hikem eserinde Yusuf bölümüne de bakabilirsiniz.)

Evet bu mesele ğaybi alemleri bilgileri içinde barındırdığından  ve gaybın çeşitleri olduğundan birilerine gayb olan bir bilgi başka birine gayb olmayacağı gibi (bunun örnekleri uzun olduğundan girmiyorum)   akıllı bir müslümana yakışan tavır bakara suresi 3 ayette onlar gayba inanırlar ihbarı ile bu tarz meselelerde dalaleti kati sarih deliller yok zannıyla veya kendileri görmediğinden inkara gitmemek yukarda İmamı Gazalinin de dediği gibi : bu hadîslerin sahîh olan zâhiri ve gizli olan sırları vardır. Fakat bu sırlar basîret sahiplerine aşikardır. Bu hakîkatler kime açılmazsa o hadîslerin zâhirlerini inkâr etmemelidir, çünki îmânın en aşağı derecesi teslim olmak ve tasdîk etmektir.

Diye ifade ettiği tavrı sergilemektir zannımca. Son olarak konuyla alakalı olması sebebiyle Yusuf suresinde bazı ayetleri de aşağıya yazıyorum.vesselam veddua

İz kale yusufu li ebihi ya ebeti inni raeytu ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytuhum li sacidîn.

Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti. (Yusuf 4)

Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu succeda, ve kale ya ebeti haza te’vilu ru’yaye min kablu kad cealeha rabbi hakka, ve kad ahsene bi iz ahraceni mines sicni ve cae bikum minel bedvi mim ba’di en nezeğaş şeytanu beyni ve beyne ihveti, inne rabbi latiful lima yeşa’, innehu huvel alimul hakîm.

Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Yusuf 100)

Ve dehale meahus sicne feteyan, kale ehaduhuma inni erani a’siru hamra, ve kalel aharu inni erani ahmilu fevka ra’si hubzen te’kulut tayru minh, nebbi’na bi te’vilihi inna nerake minel muhsinîn.

Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi. (Yusuf 36)

Ya sahibeyis sicni emma ehadukuma fe yeski rabbehu hamra, ve emmel aharu fe yuslebu fe te’kulut tayru mir ra’sih, kudiyel emrullezi fihi testeftiyân.

“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir. (Yusuf 41)

Ve kalel meliku inni era seb’a bekaratin simaniy ye’kuluhunne seb’un icafuv ve seb’a sumbulatin hudriv ve uhara yabisat, ya eyyuhel meleu eftuni fi ru’yaye in kuntum lir ru’ya ta’burûn.

Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi. (Yusuf 43)

Yusufu eyyuhes siddiku eftina fi seb’i bekaratin simaniy ye’kulununne seb’un icafuv ve seb’i sumbulatin hudriv ve uhara yabisatil lealli erciu ilen nasi leallehum ya’lemûn. Kale tezraune seb’a sinine deeban fe ma hasadtum fezeruhu fi sumbulihi illa kalilem mimma te’kulûn. Summe ye’ti mim ba’di zalike seb’un şidaduy ye’kulne ma kaddemtum lehunne illa kalilem mimma tuhsinûn. Summe ye’ti mim ba’di zalike amun fihi yuğasun nasu ve fihi ya’sirûn.

(Zindana gelip kralın rüyasını soran daha önce efendisine şarap sunacak 41 ayette dediği şahıs)

(Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler” dedi. Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.” “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.” “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.” (Yusuf 46-49)

Sübhanellezi halekal ezvace kulleha mimma tumbitul erdu ve min enfusihim ve mimma la ya’lemûn.

Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. (Yasin 36)

Ve min kulli şey’in halakna zevceyni leallekum tezekkerûn

Hem her şeyden iki çift yarattık ki düşünesiniz (Zariyat 49)

[1] Buhârî (5987)

[2] Ahmed (22057), Müslim (804), İbnü Hibbân (116), Taberânî (7542, 7543), Hâkim (1/564)

3-

Ahmed (8727), Ebû Ya’lâ   (6203) ve Taberânî, el-Evsat (Mecmau’z-Zevâid: 10/345)

4-

Ahmed (19379), Bezzâr (Keşfu’l-Es

râr:3296) vd.

[5] Hâkim (1/277)

[6] Beyhakî, Şuab (10671)

7-Buhari 7060

8 Buhârî (3207), Ahmed (17761)

9-Buhârî(7089)

10- Ahmed (8922, 1249713963, 13605), Müslim (2822), Tirmizî [ حقتlafzıyla] (2559)

[11]Hâkim (1/492)

[12]Taberânî, el-Kebîr (8086)

[13]Buhârî (4730)

[14] Meryem:17

[15] İbnü Hibbân (409)

[16] İbnü Hibbân (3113), Hâkim (1/379-380,380-381), Abdurrezzak (6703), İb nü Ebî Şeybe (3/383-384)

[17] Aynı hadîs

[18] Ahmed (3/126), Buhârî (1338,1374), Müslim (280), Ebû Dâvûd (4751), Ne sâî (4/87- 98)

[19] [Abdurrezzâk (6703), İbnü Ebî Şey be:3/383-384) İbnü Hibbân (3113, 3118), Hâkim (1/379)],El-İhsân dipnotu: 3/7 (Müessesetü’r-Risâle baskısı)

20-[Ahmed (4/287), Ebû Dâvûd (4753), et-Tayâlîsî (753) ve başkaları], Şerhu Akı deti’t-Tahâviyye dipnotu:576 (Müessese tü’r-Risâle baskısı.)

[21] Buhârî (38. Dipnottaki hadîs)

[22] Aynı hadîs

[23] Ahmed (11273)

24-Duhan-10-11

Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.